Yine gece yarısı fiziği bitirmeye çalışırken bölüm yayınlıyorum ağlicam ühü sınavlar çok stresli. Doğru düzgün bölüm yazamıyorum, bir sonraki için çok güzel planlarım var ve güzel yazmak istiyorum o yüzden gecikebilir. Nehir ağlayarak kaçar,
***
"Bakugo, konuyla ilgisi olmayan birini öylece ortaya atamazsın."
"Bu seni de ilgilendirmiyor ama buradasın."
"Kacchan, Shoto haklı hem ben çoktan kendim yapmayı kabul ettim. Neden buna ihtiyaç duyuyorsun ki?"
"Hey! Eğer Shinso'yu görebileceksem... Her şeyi yapabilirim."
Denki'nin sözleriyle hepsi sessizleşti, Midoriya neden onun bunu istediğini anlayamıyordu. Bakugo öfkeyle onlara döndü ve yüksek sesle konuştu,
"O adam beyninizi yıkayacak! Eğer her şeyini kaybetmek istiyorsan buyur devam et Deku!"
Onun sesiyle Mina da olaya dahil oldu, biraz sessiz olmazlarsa orada kalanlar duyabilirdi. İç çekti ve duvar köşelerindeki gaz lambaları dışındaki ışıkları söndürdü, kapıyı kilitledi ve açık tabelasını ters çevirdi. Yanlarına gittiğinde dört erkek arasında büyük bir iletişim sıkıntısı olduğunu fark etmesi zor olmamıştı.
Denki hala neden bahsettiklerini bilmiyordu ama nedense bir kez daha Shinso'yu görmek için her şeyi yapabileceğini hissediyordu. Ve yıllar geçmesine rağmen duyduğu bu istek biraz bile azalmamıştı.
Midoriya ve Bakugo tartışırlarken Shoto içeceğini yudumlayarak onları izliyordu.
"Ne demek beynimizi yıkayacak? Böyle aniden saldırmak yerine başından anlatamaz mısın?"
"Cidden, neden bu kadar gürültücü olmak zorundasın?"
"Sen kime gürültücü diyorsun lan?!"
"Kacchan, eğer yanlış yapıyorsak söylemelisin."
Bu sırada Mina da oturdu ve dinlemeye başladı.
"Çok yanlış yapıyorsunuz yaptığınız her şey yanlış zaten. Gerçek bile olmayan bir efsaneye inanıp bu yola girmen de yanlış, her neyse, ne yaparsanız yapın."
Bakugo kalktı ve oradan çıkmaya yeltendi, fakat yeşil saçlı hızla onu bileğinden tuttu. Sarışın o an ona öyle bir baktı ki Midoriya elini çekmek zorunda kaldı, yutkundu ve geri çekildi. Bakugo içten içe güldü, ne bekliyordu ki? İnsanların ondan korkmak dışında herhangi bir şey hissedeceğini falan mı? Gerçi bunlar onun suçuydu, insanlara bir hiçmiş gibi davranırsa kolayca aynı muameleyi görebilirdi.
Neden sadece diğerleri gibi olamıyordu, neden kimse onu olduğu gibi kabullenemiyordu? Neden insanlar uyum sağlamak için değişmek zorundaydı? Bir gün o da değişirse, diğerlerinden, ailesinden ne farkı kalırdı ki...
Yumruğunu sıktı ve arkasını döndü, acilen buradan çıkması gerekiyordu.
"Ne o? Ülkenin en azılı suçlusu korkup kaçıyor mu?"
Todoroki'nin sakin ama alaycı sesine karşılık sarışın u dönüşü yaparak onun yanına gitti ve yakasından tuttu,
"Bir daha söylesene!"
Todoroki aynı cümleyi heceleyerek söyledi, onların bu halini görenler Bakugo'yu tutup çekmeye çalışıyorlardı ama sarışın bana mısın demiyordu.
"Neden hala burada sizinle oturuyorum ki?! Seni öldüreceğim."
Hiç şaka yapıyormuş gibi durmuyordu, oldukça ciddiydi. Yıllardır yanında tuttuğu hançerini göz açıp kapayana kadar prensin boynuna dayadı ve bastırdı, gözleri yine eski haline dönmüştü. Ve o an hepsi anladı ki, onların gördükleri hali sadece sakin haliydi. Bakugo'nun göğüs kafesi hızla inip kalkarken Todoroki aldığı eğitimler sayesinde onu durdurmayı başarabiliyordu, yine de sivri uçlu kısmın derisini deşmesini ucu ucuna engelleyebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barışın Işığı [Bakudeku+Shinkami]
FanfictionBnha fantasy tamamen bana ait kurgudur, [Barışın Işığı adlı ilk kurgudur]+Bakudeku+Shinkami "Bir varmış, bir yok olmuş. Evvel zaman içinde, Arishtat Apate'ye kanmış, Hera küçük insanları kontrolüne almış. Tanrıçalar ipleri ellerine alırken yeryüzün...