Bir multishipper olarak aynı kişiyi en az beş kişiyle yakıştırıyorum. Yani belirleyemediğim için sahne de yazamıyorum, o zaman şöyle yapalım ben kimlerin olacağını söylememeyeyim ve kitaba böyle devam edin en azından biraz merak olur değil mi? Her şeyi bilirsek ne eğlencesi kaldı bunun. Umarım beğenirsinizz, Nehir kaçar.
***
Üçlü Uraraka'nın yanından ayrılmışlardı, Todoroki ve Midoriya Bakugo'yu takip ederken bir yandan sohbet ediyorlardı. Sırtı dönük olduğundan kırmızı gözleri ateş saçan sarışının farkında değillerdi fakat o daha fazla dayanamadı ve arkası dönüp susmalarını söyledi. Buna rağmen o "babasının oğlu" kendisini umursamadan konuşmaya devam etti, bu Bakugo'yu her geçen saniye daha da çok delirtiyordu.
"Kahretsin sus artık!"
Todoroki göz devirdiğinde Bakugo saldırganca onun üstüne yürüdü,
"Yemin ederim, eğer bir söz daha söylersen burada ölürsün. Prens falan demem cesedini de bırakır giderim seni çürürken bulurlar."
"Se-sessiz ol! Biri duyacak." Dedi Midoriya endişeyle,
"Sence umurumda mı?"
"Tch, zaten Shinso'nun yanına giderken bunu götüremeyiz. Bizimle olduğunu öğrendiği an konuşma şansımız kaybolur. O yüzden son uyarım, kapa çeneni."
Güneş yavaş yavaş batarken üçlünün arası iyice gerilmişti, Midoriya yutkundu. Bu tip durumlarda ne yapması gerektiğini kestiremiyordu, onlar birbirlerine odaklanmışlarken Midoriya arkalarındaki adım seslerini duydu ve o tarafa döndü.
Bakugo tam bir şey söylemek üzereyken Midoriya ona bakmadan eliyle ağzını kapattı, adım sesi yaklaştıkça silüetler de belirmeye başladı. Üç? Hayır çok daha fazlası vardı. On, belki...
Todoroki belindeki kılıcı çekti ve onlara doğrulttu, gerçi bunu yapması bir şeyi açıklamıyordu sonuçta karşısındaki adamlar hala onun ailesinin dolayısıyla onun çalışanıydı. Hala o lanet bölgeden kopamamıştı, sanki ne yaparsa yapsın köklerinden oraya doğru çekiliyordu ve bu onu sinir ediyordu.
"Ne istiyorsunuz?"
Siyah uzun saçlı bir adam olduğu yerde durdu ve önündeki gençleri inceledi, cidden şanslıydı. Aynı anda aranan üç kişiyi de bulmuştu, şimdi geriye kalan tek şey bu küçükleri kollarından tutup saraya götürmekti.
"Aslında Shoto Todoroki'yi arıyordum ama madem siz de buradasınız, gelmenize müsaade edebilirim."
Arkadan alaycı bir kahkaha yükseldi,
"Ha? Siz extralar beni yakalayacağınız falan mı sanıyorsunuz?"
Üstünden daha kanları doğru düzgün temizlenmemiş olan kılıcı çıkardı ve tek başına on kişinin üstüne yürüdü, onu gören Midoriya yardım için yanına geçti. Todoroki tereddütte kalmıştı, bunlar en kıdemli askerlerdendi ve kolay kolay alt edilemezlerdi üstelik eğer onlardan herhangi birine zarar verildiği duyulursa büyük bir kargaşa yaşanacağı aşikardı.
Bakugo tam gövdesine gelen darbeden geri çekilerek kaçtı ve saniyeler içinde karşısındaki adamın arkasına geçti, o kadar hızlıydı ki insan fark edemiyordu bile. Kendi kılıcını onun göğsüne saplarken bedeni diğer tarafından gelen kadının karşısına attı, dolayısıyla kadın kendi arkadaşını öldürmüş oldu. Üç kişi etrafını sardığında göz devirdi,
"Elinizden gelen cidden bu mu?"
Aralarından kolayca sıyrıldı, ona doğru kılıcı tutan kolu kesti ve diğer taraftan arkasından geleni blokladı. Midoriya ileri atılarak ortalamaya göre daha kısa olan kılıcıyla önündekinin engellenmesini sağladı,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barışın Işığı [Bakudeku+Shinkami]
FanfictionBnha fantasy tamamen bana ait kurgudur, [Barışın Işığı adlı ilk kurgudur]+Bakudeku+Shinkami "Bir varmış, bir yok olmuş. Evvel zaman içinde, Arishtat Apate'ye kanmış, Hera küçük insanları kontrolüne almış. Tanrıçalar ipleri ellerine alırken yeryüzün...