"Gitmen gerekiyor."
"Kahretsin! Gitmemiz gerekiyor."
"Bekleyin biraz!"
Denki neredeyse ağlayacak hale gelmişti, gitmesi gerekmiyordu değil mi? Hayır, Shinso onu hatırladıktan sonra olmaz. Yıllarca kovalamışken şimdi kaçmak istemiyordu,
"Savaşabilirim!"
"NE?!"
"Ben, yani eğitimim var ve bu kadar kişi olursak onları etkisiz hale getirebiliriz değil mi? Yani... Hepiniz çok yeteneklisiniz."
Kısa süreli bir sessizlik ve ardından bunu bozan Bakugo'nun bağırışı.
"O sikik figüranların hepsini tek başıma bile gebertirim! Ama o zaman yerimiz tam anlamıyla saptanmış olacak."
"Aslında, çoktan saptadıklarına eminim. Krallık büyücüleri ve askerlerinin eskiye göre çok daha geliştiklerini duydum, bu kadar geç kalmalarına şaşırdım bile diyebilirim... Aslında belki bilerek onları buraya getirmemiz için beklediler ve izlediler? Ya da küçümseyip az kişi gönderdiler ve biz onları-"
Bakugo çocuğun bilinçsizce mırıldanmaya başlamasına deli oldu ve başına vurdu,
"Ah, kapa çeneni."
"Midoriya haklı, düşündüğümüzden daha büyük bir güce sahipler. Şu an kaçarsanız sadece kaçınılmaz sonu ertelemiş olursunuz, önerim, güvenliği daha fazla arttırmadan önce herkes buradayken karşı saldırıya geçin."
"Eğer bunu yapacaksak hızlı olmalıyız, Todoroki-kun'u yakalamak üzereler."
"O piç kimin umurunda?"
Midoriya kaşlarını çattı ve Bakugo ya baktı, sarışın umursamadan aynı sert bakışlarla karşılık verdi.
"Bakışma yarışınız bittiyse aşağı inelim?"
"Ya- yapıyor muyuz yani?"
"Bunu başta sen önermedin mi?" Dedi Shinso neredeyse gülerek, Denki'nin söylemek istediği onlarca şey vardı ama şu durumda hiçbirine zaman yoktu. Açıkçası biraz sinirlenmişti, eğer bu işi hızlı ve büyük yara almadan bitirirlerse uzun uzun konuşabilirlerdi.
"Pekala...?"
"Shinso, sen kristali güvenli bir yere koy, eğer buraya kadar gelmişlerse yaptığımızı hissetmiş olmalılar. Yanımızda durmasa daha güvenli, uzun süredir gizlendiğin için çıkmaman iyi olur. Sanırım bu yapıda güçlü bir sihir duvarı var yani içeriden dışarı düzenli olarak destek yaparsan fark edilmezsin. Kaminari, sen benimle gel."
Katsuki'ye ne yapması gerektiğini söylemedi çünkü o bundan nefret ederdi, herkes Midoriya'nın kısa sürede bu kadar çok konuşmasına şaşırdı ama tek kelime etmeden onayladılar.
***
"Geldik!"
Todoroki birkaç saniyeliğine gözünü hedeften ayırdı ve hafif bir şaşkınlıkla mırıldandı,
"Geldik?"
Yaklaşık 20 kişi vardı, Midoriya kendini çoğu konuda geliştirmişti. Aslında çoğu zaman aşağılasa da Bakugo bile bunun farkındaydı, yoksa askerler öyle kolayca kaçılabilecek insanlar değildi.
"Hah, utanmasalar ordu toplayacaklar. Yoruldun mu?" Diye alayla sordu Todoroki'ye. Kaçmayacaklarını anlayıp hızla ona saldıran üç adamın ikisini dirseğiyle vurarak uzağa ittirdi, diğerinin midesine tekme atarak uzaklaştırdı. Midoriya kılıcıyla tek bir adamı oyalarken Denki onu kendi cephesine alarak yeşil saçlıya zaman verdi.
Todoroki'nin etrafındaki beş kişi duman içinde kaldığında hepsi aşağı yukarı aynı alanda toplanmayı başarmışlardı, eğer birlikte savaşırlarsa her zaman daha yüksek şansları olacaktı. Bakugo vahşi bir hayvan gibi kılıçları büküyor ve karşısındaki kişinin tüm bedeni yere serilmeden sakinleşmiyordu.
"Ah! Dikkat et Kaminari."
Çocuk arka geç döndüğünde gözüne milimetreler kala sivri ucu görmüştü,
"Siktir."
Kör olmak için fazlasıyla yanlış bir zaman.
Ama hayır, adam öylece yere yığıldı. Görünmez ilahi bir güçle itilmiş gibi, Denki dudağını ısırdı. Bu çok yakındı, çok.
"Ona ne oluyor?" Sağ taraftan gelen prensin sesine hemen yanındaki Midoriya cevap verdi.
"Zehirlendi, bilinci uzun süreliğine kaybolacak onunla uğraşmana gerek yok."
"Oh, teşekkürler."
Yeşil saçlı gülümserken görmediği bir diğer askeri Bakugo iki ayağıyla tekmeleyip yere düşürürken onu azarladı. Boğazını sıkarken Midoriya müdahale etme zorunluluğu hissetti, bir yandan kılıcıyla bir diğerini ittirirken konuştu.
"Onları öldürmüyoruz Kacchan, amaç o değil."
"Amaç kimin umurunda?!"
Karşısındaki düşmanı sertçe ittirip dayanıklılık savaşını kısmen kazandığında başını arkaya çevirerek cevap verdi.
"Benim umurumda, sadece izimizi kaybedecek hale gelmelerini istiyorum."
"Tch."
"Burası temiz."
"Burası da."
"Evet..."
"Hala kalkmaya çalışıyorlar."
"Siz çocuklar bunu bir oyun mu sanıyorsu-?"
Ve hareketlenmeye başlayanlar da yeniden yere yığıldı.
"Ve, artık orası da temiz."
Dörtlü sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştılar, pencere, ah... Shinso.
Hepsini aynı anda bayıltacak kadar güçlü müydü gerçekten? O zaman neden en başta yapmamıştı?
"Tahmin ettiğim gibi oldu."
"Neden bahsediyorsun Deku?!"
"Kristalden haberleri var ve almak istiyorlar, bizim görmediğimiz bir bu kadar kişi daha Shinso'nun bölgesine gitti. Yani hem bize yardım edip hem de orayı korumuş oldu."
Mor saçlının onayı belli belirsiz onlara ulaştı.
"Hadi, daha fazlası gelmeden burada işlerimizi bitirmeliyiz."
***
İzuku kapının önünden onlara bakarken konuştu,
"Bundan emin misiniz?"
Denki mutlu görünüyordu, gözleri parlıyordu. Onu onaylamadan önce Shinso ile göz teması kurdu ve mor saçlı adam başını hafifçe salladığında heyecanla onlara döndü.
"Evet eminim, burada kalacağım!"
Yeşil saçlı çocuk anlayışla gülümsedi ve onlara teşekkür ettikten sonra binadan ayrıldılar. Onlar için gerçekten mutluydu diğer yandan bu iş de bittiği için çok seviniyordu, şimdi tek yapmaları gereken kristali pusulanın yakınında tutmak ve gösterdiği yöne ilerlemek.
Sonrasında tam ne beklediğinden emin değildi, barışın ışığından tüm adeletsizlikleri düzeltip ayrım olmadan herkesin birlik olarak yaşamasını sağlamasını isteyecekti? Ya da o sırada karşısındaki şey ne olursa. Açıkçası tam olarak bir şekli var mı ya da onlar gibi sıradan bir canlı mı bilmiyordu.
Yıllar önce söylenen efsanelerin hepsi birbirinden farklıydı, gözleri parlayarak tüm varlıkların üzerinde durarak resmedilmiş bir tanesi ise en yaygın olandı.
Ve yeniden yola çıktılar, yolun başındalar mıydı yoksa sonuna mı yaklaşıyorlardı?
İzuku kendi adımlarını izlerken bunu düşünmeden edemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barışın Işığı [Bakudeku+Shinkami]
FanfictionBnha fantasy tamamen bana ait kurgudur, [Barışın Işığı adlı ilk kurgudur]+Bakudeku+Shinkami "Bir varmış, bir yok olmuş. Evvel zaman içinde, Arishtat Apate'ye kanmış, Hera küçük insanları kontrolüne almış. Tanrıçalar ipleri ellerine alırken yeryüzün...