İthaf: zilanASLANLI İyi ki ben🖤 sashshshs
"Özgür olmak, özgür ölmek..."
Evden çıkışımın 26. Günü ve bir iş bulup yeni bir düzen kuralı 23 gün olmuştu bile. Sersefil bir halde yatağımda gözlerim kapalı bir şekilde düşünüyorum. Neyi ya da kimi düşündüğümü bilmeden. Sadece düşünüyorum. Hep düşünmek iyi gelmiştir bana. Kimi neyi niye düşündüğümü bilmeden sadece düşünmek. Boşluğa dalmak. Orada kalmak. Kendimle kalmak. Kafamı bilmediğim, farkında dahi olmadığım bir şeyle meşgul etmek iyi gelmiştir. Bilinçli bir şekilde düşünüp üzülmektense boşluğa dalıp hiç olmak her zaman çok daha doğru olmuştur. Benim doğrum!
Neredeyse bir ay olacak. Efsun, Efsun olalı bir ay. Kendi kendime kararlar alıyorum. Kendi adımlarımı atıyorum. Kendimle yürüyorum. Bazen iyi bazen kötü hissediyor ama her seferinde en uç noktada duruyorum. Belki durmam gereken nokta budur. En uç, en dip, en ulaşılamaz. Uçurum kenarında duruyorum. Ama bu umrumda değil. Uçurum kenarlarındaki harika esintiler insanı atlamaya itiyor. Esintiler bırak diyor kendini. Boşluğa. Gökyüzüne. Özgürlüğün en uç noktasına. Belkide en doğrusu budur. Ölene kadar özgür olmak. Bir saniye bile olsun özgür olmak, özgür ölmek. Hepimiz bir parça özgürlüğün kölesi değil miyiz zaten? O halde ne duruyorsunuz. Özgür ölmek için özgür olsanıza.
Sidar Bey'in kızı, Aysem'in beni çağırmasıyla yanına gitmiştim. Oturmuştum. Kahve içmiştik. Sohbet etmiştik. Ve aklıma kazınan birden fazla cümlesi olmuştu. Sema ile Merve hakkında söyledikleri kafamda süraatle konuşuyordu. Sema ile okuldan tanıştıkları biliyordum. Bunun iyi bir tanışma şekli olmadığını da biliyordum. Ama Merve? Merve ile nasıl bir derdi vardı? Merve ona ne yapmıştı? Ya da o Merve'ye ne yapmıştı?
Şu an tek bildiğim buranın sadece bir iş yeri olmadığı. Burada birbirine hiç haz etmeyen, birbirlerine savaş atmış birden fazla kişi var ve ben tam ortadaydım.
Bana Sema ve Merve'den uzak durmam gerektiğini söylemişti. Tamam bende Merve'den uzak durmaktan yanaydım. Ama Sema...
Ben Sema'yı burada ki tek arkadaş olarak görüyorken, uzak durmam ne kadar iyi bir fikir olabilirdi ki?Yatağımda kıvranırken bir elim omzuma dokunmasıyla irkilerek arkamı döndüm.
"Sidar Bey bizi odasına çağırıyormuş." Sema'nın tekdüze sesiyle gözlerimi üzerinde gezdirdiğimde Merve söze atlayınca bakışlarım ona kaydı.
"Kaç haftadır yan yanasınız ve işleriniz aksıyor. Kesin bunu konuşacak." Tek kaşı havada konuşuyordu.
Evet son bir kaç haftadır Sema ile her zamankinden çok daha yakındık ama bu işler aksıyor demek değildi. Her şeyden çok böyle bir işe ihtiyacım olduğunu biliyorum. Iki ay deneme süresi olduğunu da biliyordum. Sırf bu yüzden bile olsa çok dikkat ediyordum. Daha bir ay olmasına dört gün daha vardı. Sidar Bey ilk defa bizi çağırıyordu.
"En azından biz yan yanayken işleri aksatıyoruz. Ama sen, sen iş yapmıyorsun bile!"
Sema'nın yumruğunu sıka sıka konuşması ortamdaki gerginliği daha da arttırmıştı. Ama Sema'nın oldukça haklı bir tepkisi vardı. Merve son günlerde epey can sıkmaya başlamıştı. Dolabımı karıştırması, kıyafetleri makasla parçalaması ve Sidar Bey'in verdiği telefonu alıp bana kaybettiğimi düşündürmesi bardağı taşıran son damla olmuştu
Olduğum yerden kalkıp elimi yüzümü yıkayıp giysilerimi değiştirdim. Sema'nın yüzüme dik dik bakmasından beni beklediğini anlamıştım ki kapıya yöneldim. Odadan çıkıp sessiz bir şekilde Sidar Bey'in odasına yöneldik. O da konuşmuyordu, ben de. Eminim o da ne için bizi çağırdığını düşünüyordur aynı şekilde bende.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYAN DEĞİL KADIN
General FictionBüyük acılarla karşılaşmış her kadın'ın minik gülümsemeleri vardır. Ve siz; "Kahkaha atanları değil, tebessüm edenleri unutmayın." Bir galibiyet hikayesi... 30.10.20 (Lütfen kitaba feminist bir tutumla yaklaşmayalım.☆) Kaliteli bir düzenlemeden son...