5.BÖLÜM: NE DURUYORSUN KOŞSANA!

248 125 56
                                    

İthaf : fatmadrk06
     
  "Ayakların var. Ne duruyorsun? Koşsana!"

Işıkların yüzüme vurduğu bu günlerde gözlerimi sokaklara yöneltmek için hayatımın en önemli yıllarını nefesimi tutarak yaşıyorum. Birilerinin yanımda olup olmaması önemli değildi. Düşündüklerim, konuştuklarım ve yaptıklarım benim hayatımdı. Tüm cesaretimi toplamış ve o evden çıkmıştım. Yepyeni bir düzen kurup, özgür bir hayata adım atmaktı asıl niyetim. Kendi hayatımı kurup, kendi ayaklarımın üzerinde durmaktı kimseye ihtiyacım olmadan, kimseden bir beklentim olmadan. Ben olmaktı niyetim. Elimden geldiğince hayata hep pozitif bakan taraf oldum. Güzel düşünüp, güzel yaşamaktı tek istediğim. Ancak ben, beni dipsiz ve derin bir kuyuya doğru sürükleyen bir baba ile daha fazla kalamazdım. Kimsenin hayatını etkilemeye hakkım olmadığı gibi, kimsenin de hayatıma karışmasına ve beni özgürlüğümden alı koymasına hakkı yoktu. Karanlık kuyuya girmeden çıkmıştım, savaşmadan zafere ulaşmıştım. En büyük cesareti korkusuzca hayatımı kurmakta harcamıştım. Asıl mesele bu değil miydi zaten? Sonunu görmek istiyorsak başlamanın adıydı 'Zafer.' Öyle değil mi?
Aslında bu benim için zor değildi. Çok küçük yaşta kaybettiğim annem zaten benim en büyük savaşımdı. Ben en büyük savaşı kazanmamıştım ama kaybetmemiştim de. Şimdi karanlık ve sessiz olan bu odada içimde aydınlık bir ses yankılanıyordu. O an gelmişti. Avuç içlerim terli, heyecanlı bir gün ile karşı karşıyaydım. Hayatımın geçiş noktası olan bu ilk işime bu gün başlayacaktım. Umudumun devam ettiği bu günler de şansımın da benden yana olduğunu hissediyordum. Kimsesiz ve sokakta kalan biri olmaktan çıkmış belli bir yerde belli bir düzende çalışacak biri olmuştum. Günlerce kaldığım sokakları özlemek istiyordum. Hatta artık sokaklara hasret kalmak istiyordum. Şimdilik benim için bunaltıcı olsalar bile. Çok küçük yaşta büyük şeyler öğrenmiştim. Bu yüzden hayatıma her şekilde ya da nasıl devam edeceğimi biliyordum. Zorluğun ve çaresizliğin içinden geçmiştim. Daha önce içimde karanlık bir yankılanma varken artık bir şeylerin ışığı çektiğini hissedebiliyordum. Her şekilde hayatıma devam edecektim. Yaşadıklarımın ya da hissettiklerimin yükü ağır gelse de ben, ben olmaktan vazgeçmeyecektim. O yükü sırtlanacak ve bırakılması gereken yerde bırakacaktım. Yapacağım işin duygusallıkla bir ilgisi olmadığı gibi, duygusallığa yeri de yoktu. Ölümün her an kapımız da olduğunu çok erken yaşta öğrenmiştim. Ama artık benim insanlara anlatmak için geçtiğim onlarca güzel yol vardı. Şu an bir pencere kenarında beklerken sadece düşünüyorum. Umutlarım ve kimsenin bilmediği düşlerim var benim. İnsanları gülerken görmek hoşuma gittiği gibi bir o kadar da tuhafıma gidiyordu. Zihnimde geçmişim bir şerit gibi geçiyordu. Gülerken akan göz yaşlarımı hatırlıyordum. Kimsesiz sokaklarda ıslanıp dilek tuttuğumu hatırlıyordum. Tamamen sokakta kalmış biriyken şimdi sıcacık bir yatakta uyanmış, buz gibi olan o sokaklara sadece bir pencereden bakıyordum. Unutmayın ki nefes aldığınız sürece umut her zaman vardır. Her şey sizin elinizde. Hayat her zaman sizin istediğiniz gibi ilerlemeyecektir. Küsmeyin hayata. Eğer yaşamayı biliyorsanız her zaman bir umut vardır. Sadece bir aynanın karşısına geçip 'Yapabilirim' demeye bakar. Unutma! Umut senin umudun, hayat senin hayatın. Yollar mı? Yollar hepimizin. Ayakların var. O halde ne duruyorsun? Koşsana!

Rahatsız edici alarm sesiyle pencere kolundan destek alıp ayağa kalktım. Arkamı döndüğümde Merve baş ucunda ki çalar saate vura vura ve söylene söylene susturmaya çalışıyordu. Herkes yavaş yavaş yatağında kıpırdanırken gözlerimin kaydığı Hacer abla tek hareketle dinç bir şekilde kalkmıştı. Mırıldanmalar ve söylenmeler birbirine yol vermezken gözlerim durağı olan Gülcan Abla bana göz kırptı.

"Günaydın Millet." Sema'nın sesiyle kendisine döndüğüm sırada kapının tıkırdamasıyla kapıya çevirdim gözlerimi.

BAYAN DEĞİL KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin