Bu hikayenin başrolü olan sana...Herkes kendi hikayesinin başrolü ama bazılarımızın ne kadar çabalasada yapamadığı şeyleri kolaylıkla yaptıklarımız olur. Peki sen kimin hayalini, kimin hikayesini yaşıyorsun?
Her kimin hikayesini yaşıyorsan, bu senin çektiğim acıları değiştirmez.
Ailemize hoşgeldiniz Başrol'lerim🌙🖤
Kimse yarasının acısını çekmeden saramaz...
Hem ne demiş William Shakespeare;
"İnsan yarası yarasına denk geleni severmiş🖤İyi okumalar...
☆☆☆☆☆☆
"Yapma! Acı bana.."
Dudağının kenarı kıvrıldı,genç kızın.
"Ben..."
Dedi ve tetiği çekti.Çıkan sesle dahada kıvrıldı dudağının kenarı. Devam etti konuşmasına;
"Acımam"Ardından yere düşen hafif sakallı adamın yanında diz çöktü.
"Kendime Acıtmam..."Hızla kalktı ve deponun çıkışına doğru arşınladı tam çıkacakken;
"Acıtırım..." Dedi. Yerde kanlar içinde yatan adamın dudağından çıkan son söz ise"şeytan..."olmuştu."Araba nerede?"Buz gibi çıkan sesiyle sordu. Karşıdaki kişi ise gayet sakin bir şekilde;
"Sabah almadıysan ben ne yapabilirim? Gel, al. Gelirkende bir iki şişe su al."
Sesini neşeli çıkartmaya çalışarak;
"Neden?"
"Su bitti"
"Cidden mi?"
Dedi şaşırmış gibi yaparak."Neden bu kadar saşırdın, anlamıyorum'ki?.. neyse unutma" dedi,ince sesli kız.
"Param yok"
"Yalan söyleme bana!"
"Param yok..."
Diye tekrarlamasına kalmadan telefon suratına kapanmıştı.Hemen yüzündeki sahte gülüşü silip yürümeye devam etti..▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎
Yarım saattir ocağın başındaydım ve terden sırıksıklam olmuştum. Neden bu kadar buhar çıkar ki yani olmuyormuydu kendi halinde pişse insanlari niye uğraştırıyon anlamadim ki?
Bir anda kapının açılmasıyla o tarafa doğru döndüm.
"Biraz daha geç kalsaydın olmuyordu öyle" dedim alayla. Karşımda tamda beklediğim kişi vardı; burçin."Hmm. İşim vardi biraz geciktim o yüzden"
'Tamam" anlamında kafamı salladım.Gece olmuştu. Uyku sersemliğiyle yalpalayarak buz dolabını açtım. Biraz kırmızı şarap içiyim dedim,demez olsaydım üzerime doküldü. Tiz bir çığlık atmıştım isteksiz. Fazla ses çıkarmak istemezdim.çünkü Burçin'in uykusu çok hafifti.
Sessiz bir şekikde hızla yukarıya çıktım. Üzerime dokülen şarabın damlaları yere damlıyordu. Yatağıma yattım ve birkaç dakika duvarla bakışmanın ardından kendimi uykunun kollarına bıraktım..
Gözümü araladığımda yoğun kan kokusuyla yüzümü buruşturdum. Sevmezdim bu kokuyu.
Nerden bilebilirdim'ki bu kokuyu hayatım boyunca kokluyacağımı?"Sen... sen bana ne yaptın?"
Acı dolu bir ses çıkmasıyla hızla kafamı sola doğru eğdim. Ve fazlasıyla büyük bir çığlık koparttım.
Şu an ayaklarımın altında kanlar içinde yatan tek gözüyle bana bakan bir kız vardı...Gözümden bir damla yaş düşerken elimi saçıma daldırdım. Ama işte tam o anda bişey oldu. Bir bıçak yere düştü..hemde kanlı..peki bu nerden düştü..elime baktım..kanlı elime..
Ben mi yapmıştım cidden?"Hayır! Hayır ben yapmadım!!!"
Bağırdım,hemde boğazım yırtılana kadar. Şu an tek yapabileceğim buydu.O anda biri görüş alanıma girdi. kahve saçlarına uyumlu bahçivan pantolonuyla hemen karşımda duruyordu. Fazla tanıdıktı.
Bana doğru eğilip "Ben yapmadım, inan bana" dedi.
Yavaş hareketlerle kafamı kaldırdım; O'ydu. Hayattaki tek temennim,Tek inandığım,Sanki kalbime birisi hançer mi sokmuştu öyle?
Anne!beni duyuyor musun orda?Hani ben sana;
"Gökyüzü neden bu kadar özgür? Bu haksızlık!"demiştim.
Sende kafanı eğmiştin. Ama bu harekette bir tuhaflık vardı sanki; evet! Umutsuzluk ama neden?
"Değil mi?""O...çok özgür gözüküyor değil mi?
Sorun şu'ki o asla özgür olamadı. O her zaman gece'ye tutsaktı...""Sadece... inan bana"
Dedi ve anında arkasını dönerek koştu.
Hayır;kaçmıştı. Ne yapmalıydım? O'na inanmalı mı? Kanıma inanmalı mı?İnandım...
Bunun hayatımı ne kadar değiştireceğini bilemeden ...
Saf bir umutla inanmıştım o yapmamıştı,yapamazdı.
Titreyen ellerimle iki bacağımıda karnıma doğru çektim ve karanlığıma,belkide sanssızlığıma ağladım. Neler yaşayacaktım, kim bilebilirdi ki şu saniyeden sonra?Belkide hapishane kavgalarından birinde Avlu' daki gibi bıçaklanarak ölecek yada, Baş belası dizisindeki tanımlanmamış bir ölümle sonuçlanacaktım...
Bir-iki saatin ardından elimi telefonuma uzattım. Ambulansı ararken bedenim titriyordu.
"Alo...Be- ben... burada birisi baygın yerde yatıyor. Neden bilmiyorum. Her yer kan. beyaz zemini hiç böyle görmemiştim..."
Ve bir 15 dkk'ya ambulansa karışan polislerin siren sesleri...
"Bulduk! burdalar!"
"Geliyoruz"
"Eller yukarı!!!"Beni kolumdan tutup ellerimi kelepçeleyen polis memuru bir yandanda konuşuyordu;
"Sessiz kalma hakkına sahipsiniz. Avukat tutma hakkına sahipsiniz"Benim sonum ne olacaktı? En çokta bunu merak ediyordum. Peki neden neden yapmıştı? Ama neden benim elimdeydi bıçak?
Rengi beyaz olmasına rağmen kırmızıya dönen tişörtüme iğrentiyle baktım. Kolumu tutan polis ise iğneli bir ifadeyyle bana bakarak;
"İçmiş bide bu "
Demişti.Neden kimse bana bakmıyordu ki? illa bağırıp çağırmam mı gerekiyordu?
Ama halim dahi yoktu. Şuan bana en uygun sarkı heralde "adaletin bumu dünya..." olurdu. Ne acınacak haldeydim be?Oysaki benim ne suçum vardı onu bile bilmiyordum?(!)
☆☆☆☆☆☆
Ek bilgi:
Bölümler her pazar devamlı atılacaktır. Her bölümde ilk yorumu atan kişiye bir sonraki bölüm ithaf edilecektir.
İyi okumalar mutlu ve huzurlu günler dilerim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başrol
Science FictionBüyük biri bilinmezlik... 4 yaşında babasını 7 yaşındaysa annesini kaybeden sevgiye muhtaç bir kız... İkizinden büyük bir darbe almasının acısını sindiremezken, düştüğü Bu 4 duvarlı odanın, ne kadar sakin görünsede içinde katillerin çam ağaçlarını...