Beyaz /3.bölüm

132 110 40
                                    

Korkuyorum..."
Dedi küçük kız annesinin kollarına biraz daha sokularak.
"Korkma kızım! Korkma ben yanındayım"
Hıçkırıklara boğularak bağırdı;
"Ama o! O burada!"
Annesi hemen 5 yaşındaki kızının ağzını elleriyle kapatarak fısıldadı;
"Lütfen... konuşmamalısın kızım."
Kızını sessizlik bürümüştü. Küçük bedeni kendinden ayırarak yüzüne baktı. Havasızlıktan bayılmıştı.
Saklandıkları konsolun arkasından hızla çıktı, kızınıda yanına alarak. Hızlı adımlarla en sondaki odaya doğru yürüdü.
Evet... Bu oda ne kadar dolu gözüksede; konsolun üstündeki pahalı bebeklerle, dolabın içindeki pahalı kıyafetlerle, işte bu yüzden sevmiyordu küçük kız bu odayı. Kendisini yakistıramiyordu.
Anneşi gardrobun kapağını açarak usulca kızını bıraktı içine. Şimdi kızı güvendeydi.

Birden birinin saçını çekmesiyle yere düştü otuzlu yaşlarının başındaki kadın.
Kocasıydı bu.
"Nerde, nereye bıraktın o ezik kızını!?"
" Onun bir suçu yok,bey."
Diye korkuyla cevap verdi kadın. Kocası elinde sıkıca tuttuğu demiri kadının sırtına vurmaya başlayınca bu tatlı,pembeler içindeki odaya kanlar bulaşmıştı,çığlık atan bu kadın sayesinde.
Adam,karisi bayılana kadar onu dövmüştü. Dolabın içindeki küçük kız ise sesleri duyarak gözlerini açmıştı.
"Nerdesin küçük kız?"
Sesi sinirli çıkıyordu. Kendisi dahada dolabın içine sinmişti korkudan kızın. O adamın ne kadar tehlikeli olduğunun birazda olsa farkındaydıo küçük yaşında. Hemde İkizinin tam tersine.
"Merak etme. Kızmıycagım sana."
Ses çıkmadıkça dahada sinirleniyordu adam. Gür sesiyle bağırdı;
"Baban sana hiç birşey yapmiycak Burcu!
Şimdi çık ortaya. O resim dersine girilecek!!!"
Sinir kirizi geçiriyordu belliydi. Küçük kız ürkek ama temkinli bir şekilde gardroptan çıktı.
"Böyle işte. Babanın sözlerini dinle!"
Diye,dahada bağırdı adam.
"Annemin canını sen mi acıttın yine?"
Diyerek annesinin yanına diz çöktü kız.
Babası hızla kızının kolundan tutarak havaya kaldırdı ve ard arda gelen tokatların sayısını kimse bilemiyordu. Neden yapmıştı ki? Sırf resim dersine girmek istemediği için mi? Şaka gibiydi ama evet,o yüzdendi. Zaten babası her türlü kızıcak birşey bulurdu değil mi?
Ama kimse bu acı ve çığlık dolu odanın arkasında onları dinleyen küçük bir kız olduğunu ve onları kahkaha atarak izlediğini bilmiyordu. Kim bilebilirdiki?

Burcu'nun polisler tarafından götürülmesinden 3 ay sonra;

Acıyan gözlerimi yavaşça kırpıştırmaya başlamıştım. Sanki birisi beni kollarımdan bağlamış gibi hissetmiştim. O kadar uzun rüya görmüştüm'ki adeta 1 gun sürmüştü. Gözlerimi büyük bir gayret ile açtıktan sonra tek görebildiğim bembeyaz bir tavan olmuştu. Benim duyduğum kadarıyla hapishanenin duvarları grimsi oluyormuş.
Kafamı sağa doğru çevirmemle ilk karşılaştığım dağınık uzun saçlarım olmuştu. Saçlarımı hiç bu kadar uzun görmemiştim.ikinci olarak gördüğüm şey ise kollarım iki yana kelepçe ile bağlanmıştı. Yani bu demek oluyordu'ki ya hapishaneye yada deli hastanesine yatirilmistim. Ama sorun şuki; bunlarin hiç biri olamazdi,çünkü sadece siyah polis arabasına bindiğimi hatırlıyordum.devami boşluk...
Önüme doğru bakarken yeni birşey gördüm; bana aval aval bakan üzerindeki beyaz önlükler olmasına rağmen önlerindeki son model bilgisayarının kenarından bana bakan 4 kişi. Burada ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bana yardım edebilir mi bir Allah'ın kulu?
Ağzımı açmaya çalıştım ama onu bile beceremedim. Bur şeyler söylemek istediğimi anlamışlar gibi biri hariç hepsi kapının solundaki şifre alanına parmaklarını okuttular. Odaya teker teker girdiklerinde kendimi 'mahşerin üç atlısı'nı izliyormuşum gibi hissetmem bence bu görüntüye çok uyuyordu,gözümde.
"Anlıyorum,Burçin. Birşeyler demek istiyorsun."
Dediğinde zorlukla kafamı sallamaya çalıştım. Elleri saçlarıma gezinirken O'na Burçin olmadığımı burada onun olmasi gerektigini soylemek istedim. Ama O neni hiç aldırmadan devam etti konusmasina;
"Senin şuanda konuşman imkansız tatlım. Burdaki kimse ilk uyandığında konuşamaz.
Ama... eğer gerçekten soruların varsa aklından gecirmen yeterli."
Dediği anda elindeki bilgisayarla 4. Kişi gelmişti. Gözlüklü ve kısa sarı saçılıydı. Daha demin benimle konuşan kadının aksine asosyal olduğunu düşündüm.
"Sen..."
Dedi ve sustu. Ardından devam etti;
"Neden burada olduğunu merak ediyor, hanımefendi"
Dediğinde,göz göze gelmiştik.
"Cevap..."
Dudağının kenarını ısıran kadın;
"Nasıl desem... Hepiniz benim çocuğum gibisiniz. Bu yüzden ne desem yapmalısınız."
Dediğinde kaşlarımı çatmıştım.
Ne saçmalıyorsun be kadın? Doğru cevap versene!
Gözlüklü kadın kafasını bilgisayar ekranından kaldırarak bana baktı ve hafif ve anlık tebessümününü gördüm.
"Herhalde tam anlayamadı hanımefendi."
Dediğinde tekrar kafamı salladım.
Hiçbir halt anlamamıştım.
"Zamanla anlarsin küçüğüm."
Dediğinde sinirlenmiştim ben 18 yaş üstüydüm, 19 dum!
"Anlaman gereken bazı kurallar var birazdan sana anlatırlar. Görüşürüz küçük."
Dediğinde dahada sinirlenmiştim. Odada o sarı saçlı kız kalınca ona dikkatle baktım. Yuvarlak yüzündeki biçimli dudakları çok hoş gorünüyordu.ensesine düşen altın sarısı saçları onu biran Burçin'e benzetmeme neden olmuştu.
Yanımdaki sandalyeye otururken;
"Uymanız gereken kuralları okuyorum,Burçin hanim;
1. Burdan asla ama asla kaçmamalısınız.
2. Belli personeller harici kişilerle konuşmamalısınız.
3. Kavga etmek yasak değil ama, öldürmek kesinlikle yasak.
4. Burdan kimseye bahsetmemelisiniz.
5. Belli programlara uymak zorunludur.
6. Aşk yasak.
Diye kuralları sıralandığında tebessüm ettim.
Aşkı buldukta yasaklanması kaldı. Hepsi saçmaydı. Neden kaçmaya çalışıyım? Cezamı _kimin bile yaptığını bilmediğim o cezamı_ çekmeliyim sonuçta. Tanımadığım kişilerle kavgayı bırak, konuşmam bile!
"Ve son kural ;
7. Oda 34'e girmemelisin..."
Dedi ve kapıya doğru yönelirken fısıltıyla;
"Kesinlikle."
Dedi ve koştu. Hayır koşmamıştı; uçmuştu, adeta!

BaşrolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin