Büyük biri bilinmezlik...
4 yaşında babasını 7 yaşındaysa annesini kaybeden sevgiye muhtaç bir kız...
İkizinden büyük bir darbe almasının acısını sindiremezken, düştüğü Bu 4 duvarlı odanın, ne kadar sakin görünsede içinde katillerin çam ağaçlarını...
Ve bir pazar daha beraberiz canlarım. Hepinizi çok özledim. Basrol'ü beklerken ne tür kitaplar okuduğunuzu merak ediyorum. Yorumlara bırakırsanız sevinirim💝
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İyi okumalar💖
☆☆☆☆☆☆
Hoşçakal... diye fısıldadı,Hoşçakal küçük kız." Bir damla yaş yanaklarından süzüldüğünde burnunu çekerek bir nefes daha aldı. Eliyle ittirdi demir kapıyı. Tekrar fısıldadı. Ama kendi değil, yüreği.
"Ölveda, adam."
▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎
Bir adım daha attı, asla çıkışı olmayan kapıyı arkasından kapattı. İçerideydi işte. Cehennemde... Sanki saniyeler önce özgüven patlaması yaşayıp yere çakılmamış gibi dikleştirdi sırtını. Başını biraz daha kaldırarak alaylı bir ifade takındı. Onun için şuanki tek kaçış yolu buydu belkide.
"Kimsiniz?" Dedi, karşısındaki kıvırcık saçlı kadın hayretle. Bozuk aksanı onun bir Türk olmadığını kolayca ele veriyordu.
"Profesörlerden biri misiniz?" dedi, bu seferde Burcu'yu baştan aşağıya süzerek. Beyaz geceliğinin kollarındaki koyu kan rengi elbisenin eteklerinide boyamış, kusulası bir hal almıştı.
"Hayır herhalde..." diye kendi sorusunu cevapladı. Beyaz önlüğünün üst iki düğmesini açmış korkarak bakıyordu.
"İyi tahmin." dedi Burcu,alaylı bir sırıtışla. Ekledi; "Bu konuda çözüldüğüne göre..." Kadının yanına yaklaştı ve kulağına fısıldadı;"Sen kimsin?"
Ciddiyetle sorduğu bu soru sağ gözünün seğirmesine neden olmuştu Burcu'nun.
"Ben..." Kafasını ani bir hareketle kaldırarak konuştu kadın; "Ben Fransız elçiliğinden Merinette Chalie. Uluslararası bir deney için burada bulunuyorum."
Anladığını belli ederek başını aşağı yukarı salladı. "Dersine iyi çalışmışsın Merinette." Bir elini havaya kaldırarak gülümsedi. "Ama kopya çekmeyi öğrenememişsin."
Boynuna darbe almasıyla yere düşen Merinett'in ağzından; "Ha?" Gibi bir kelime dahi çıkamamıştı. Burcu yerde baygın yatan Merinett'i umursamadan üzerinden atladı ve odayı incelemeye başladı.
Geniş odanın duvarlarına üç farklı dilde yazılar yansıtılmıştı robotik bilgisayarlarla. İlk duvara yöneldiğinde yazıların İngilizce olduğunu fark etti. Hemen yanındaki duvardaysa Fransızca yazılar kaplıyordu duvarı bir yüzünü. İngilizcesi iyi olmasada bir kelimeyi seçebilmişti; 'Died (ÖLÜM)'...
Bir alev topu düştü odaya. Biraz kendi birazda ruhu sarsıldı. Ölüm yazıyordu, ölüm. Uçurtma misali kanatları olmasada özgürce uçabilmeyi düşleyen kızın kırmızı kader ipleri bir başkasındaydı. Dönüş yoktu Oda iyi biliyordu. Zaten kırılmış bir uçurtma daha ne kadar gökyüzüne tutunabilirdi ki? Geri adım atamadı Burcu.