Merhabalar. Uzun bir konuşma yapmayacağım, moralim bozuk. Bilirsiniz, Niall-Melissa.
Öncelikle Wattpad artık bildirim göndermeyecekmiş. Hikayenin yeni bölümü geldiğini öğrenmek için iki şey yapabilirsiniz.
Biri, yazarı takip etmek. Yazarı takip ederseniz yeni bölüm yüklendiğinde görürsünüz.
Diğeri de sürekli hikayeyi yenilendi mi yenilenmedi mi diye kontrol etmek. Eğer bunu yapacaksanız, DH'yi bölüm yüklememden 4 gün sonra kontrol edebilirsiniz. En geç bir hafta içinden yeni bölüm yüklüyorum.
Finale fazla kaldığını zannetmiyorum. Hadi hayırlısı :D Beni votesiz bırakmayın! İyi okumalar!
***
Koltukta oturmuş çocuklarla This Is Us izliyorduk. Bazen kahkahalarla gülerken bazen gözlerim doluyordu. Çocukların odun parçasını Lou'ya bırakmaları üzerine kıkırdarken Louis ile gözlerimiz buluştu. Gözleri kocaman açılırken mırıldandı.
"Kan..." Elime gelen kırmızı damlayla elimi burnuma götürdüm. O sırada Zayn beni hızla bırakmış ayağa kalkmıştı. Mine, Harry'nin kolundan tutmuştu ve diğerleri gibi bana bakıyordu. Liam birden kaybolmaya başladı.
"Üzgünüm" dedi ve birden yok oldu. Birden elimde bulduğum havluyu burnuma tutarken çığlık attım.
Aynı şekilde Harry de silikleşmeye başladı.
"Gitmeliyim." Diyip kaybolurken korkuyla diğerlerine bakıyordum.
"Niall! Hayır! Sende gitme! Neden gidiyorsunuz?!"
"Sen hastasın." Diyen Niall gözden kaybolurken çizikleşen Louis'e döndüm.
"Ne olur, sen gitme. Hani biz dosttuk?" Titrek sesimle gözlerimden yaşlar akıyordu.
"Sen öleceksin." Diyip kaybolduğunda kalan Mine ile Zayn'e baktım. Önce Mine çizikleşmeye başladığında hıçkırıklarla ağlamaya başladım.
"Sonsuza kadar beraber olacağımıza söz vermiştik! Sen benim kardeşimdin!"
"Gitmek istemezdim ama öldüğün anı görürsem daha çok üzüleceğim. Beni affet." Ve o da gittiğinde Zayn ile ben kaldık. Yere çöküp sesli ağlamalarımı sürdürdüm. Zayn'in de gittiğine eminim. Biri kollarını bana doladığında irkildim. Ve o ses ile o sözler hıçkırıklarımla kalbimi durdurdu.
"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum." Zayn'e döndüğümde burunlarımız değiyordu. Birdenbire burnumdaki kanama durmuş, kanlar temizlenmişti. Dudaklarımız arasında santimler var, gözlerim birbirimize odaklıydı.
"Sen...sen de gitmeyecek misin?" Diye fısıldadım göz yaşlarımı silerken. Konuştuğumda dudaklarımız sürtüşmüştü. Ve bu kalp atışlarımın zirve yapmasını sağlamıştı.
"Bak ben...gitmek istemem ama sen hastasın. Sen öleceksin. Burada seninle kalırsam seninle acı çekeceğim. Senin tükendiğin her saniye ben de tükeneceğim. Bunu istemiyorum. Gözümün önümde ölüme gitmeni istemiyorum." Ve dudaklarımız değerken birdenbire silikleştiğinde kaybolmadan önce söyledi. "Seni seviyorum."
Ayağa kalkarak gölgeyi tutmaya çalıştım.
"Dur gitme! Zayn?! Mine!? Çocuklar, geri gelin! Ölmeyeceğim, ilik bulunacak geri gelin! Yalvarırım." Hıçkıra hıçkıra ağlarken burnumdan tekrar kan akmaya başlamıştı. Ve yere çökerken mırıldandım.
"Haklıydınız. Ben öleceğim."
***
"Çocuklar geri gelin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Didn't Happen / ZM
FanfictionEla veya kahverengi. Gözlerinin rengi bunlardan biri işte,çözemiyorum. Tek bildiğim baktıkça daha bir aşık oluyorum, daha bir bağlanıyorum. Peki ya gülüşü? Gözlerinin kısılması, dilinin dişlerinin arasına yerleşmesi ve o muhteşem melodi. Sanki o gül...