| DH - 25 | Hello Turkey! |

4.1K 244 52
                                    

Merhaba! Ben uzun düşünceler sonucunda başladığım işi bitirme kararı aldım. Bu yüzden hikayeyi final yapacağım. Birkaç bölüme... Kafam iyi değil. Depresyon gibi bir şeydeyim. İnsanlara gülümsüyorum ama her yalnız kaldığımda ağlıyorum. Zayn'e kırgınım. Bu hikayeyi, gerçek Zayn ile değil; hayalimdeki Zayn ile sürdüreceğim. Çünkü gerçek Zayn buradaki kadar iyi değil. Multide de uykulu ama gülen Zayn'imiz var. Biliyorum sıkıcı bir bölümdü. Bunun için özür dilerim. Yazabildiğim kadar hızlı bölüm yazıp, bir Zayn fanfiction'u olan bu hikayeyi bitireceğim.

Bu bölümde Deniz'den bahsettim. Normalde Sad Song onlar için olacaktı ama vaktim yok diye yazamadım. Buradan onlar hakkında yazarım belki. Finalden sonra bütün bölümleri düzenleyeceğim zaten.

Vote ve yorum lütfen!

Sizi seviyorum! Saçma bir yerde bittiğinin farkındayım ama duygusal yazı yazacak kadar vaktim yok. Bu yüzden öbür bölümde yazacağım.

İyi okumalar!

#Zayn'in Ağzından#

Dün kurduğum alarm çalınca uykulu bir şekilde elimle alarmı aradım. Ben bunu niye kurmuştum ya?

"Zayn...kapat şunu." Diye mırıldandı Perrie. Uykulu sesi beni gülümsetirken gözlerimi açıp kollarım arasındaki Perrie'yi rahatsız etmeden ittirerek yatakta doğruldum. Alarmı kapattıktan sonra beynimi yokladım. Acaba bu alarmı niye kurmuştum?

-Yeni albüm çekimleri? Hayır.

-Doktor randevusu? Hayır.

-Röpörtaj, televizyon programı? Hayır.

-On The Road Again Tour başlangıcı? Daha 1 hafta var.

Hatırladım, lanet! Mira'ya veda etmek için! Hızla ayağa fırlamamın etkisiyle Perrie'nin uykusu iyice bozulmuştu. Hızla dolaptan bir şeyler çıkarırken Perrie uykulu gözlerle beni izliyordu.

"Nereye gideceksin?" Dedi yatakta doğrulup esnerken. Pantalonumu bacaklarımdan geçirdim ve yanıtladım.

"Mira'yı uğurlamaya."

Bir süre sustu. Bu sırada ben üzerimi giyinmiştim.

"Neden gidiyorsun Zayn?" Anlamsızca bakarak ona döndüm ve yanıtladım.

"Çünkü o benim arkadaşım." Uykusundan zerre kadar kalmamıştı. Sinirli bir şekilde bana baktı.

"Arkadaş öyle mi? Geçen gün gecenin bir saatinde bana açıklama yapmadan evden gittin! Neden? Mira için!" Sesini yükseltmesine karşı bende sesimi yükselttim.

"Tanrı aşkına Perrie! Kız kaçırılmıştı!"

"Bu bizi ilgilendirmez! O bizim hiçbir şeyimiz değil!" Mavi gözleri sinirden kırmızılaşmış, ayağa kalkmıştı. Ben de sinirlenmiştim ve kendimi tutamayabilirdim.

"Ama ben onun her şeyiyim! Bizden başka kimsesi yok! Annesi öldü, babası onu umursamıyor, Mine onu koruyacak güçte değil! Onu bir tek ben koruyabiliyorum!"

"Tamam koruyorsun peki neden onunlasın?! İki gün Zayn! İki gün onunla beraber kaldın! Benimle bile grafiti yapmadın sen! O eve beni bile götürmedin! Söylesene, onu öptün mü?!" Ona şaşkınca bakarken gözünden yaş düşmüştü. Bu dediklerinde haklı olduğunu fark ettim.

"O geldiğinden beri beni unuttun Zayn."

Perrie, ona olan sevginin gösterilmesini isterdi. Hep ilgi beklerdi, küçük şeylerle yetinmezdi. Mira ile Perrie arasındaki farklardan biri de buydu işte. Mira için ben yanında olsam yeterdi. Ama Perrie'ye dakika başı sarılıp, onu sevdiğimi söylemem gerekiyordu. Bu beni boğuyordu. Her ne kadar onu sevsem de, bunu her an söylemekten hoşlanmıyordum. Bana göre bu kelime özeldi. Belirli zamanlarda, belirli anlarda söylenmeliydi.

Didn't Happen / ZMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin