Sa, ben geldim. Normalde Teog sonrası bölüm yükliycektim ama şimdi yükledim. Fazla Zayn-Mira yok şu aralar, idare edin artık. Lütfen benim için dua edin şu Teog'u bir atlatayım. Sonra komple burada olacağım. Votelerinizi eksik etmeyin! Sizi seviyorum, iyi okumalar!
***
Eve vardığımda memnunca gülümsedim. Uykum gelmişti yahu! Sonuçta dokuz saattir yoldayım. Arabayı park yerine park ettikten sonra arabadan çıkmadan karşımdaki denize baktım. Ne çok dalgalıydı, ne de sakin. İçime nedensizce dolan huzurla birlikte kapıyı açmamla denizin etrafa yaydığı hoş koku ve güzel hava beni karşıladı. Şuan enerjik hissediyorum. Yüzümde gereksiz bir gülümsemeyle bagajdan bavulumu çıkardım. Bahçe kapısından içeri girerken annemin bayıldığı çiçeklerimize baktım. Sitenin bahçıvanı Ali amca onlara iyi bakmıştı. Bunun için ona teşekkür etmeyi aklıma not ederek anahtarla kapıyı açtım. Uzun süredir kullanılmadığı için tozlar havada uçuşuyordu ve havasızdı. Birkaç kere öksürerek pencereleri açtım. Yüzümde hala anlamsız bir gülümseme vardı. Yukarı odama çıktığımda her şey aynıydı. Zayn posterlerim, üstünde Londra sokakları deseni olan yatak örtüm ve One Direction dolu dolabım. Bavulumu odanın ortasına koydum ve en üstündeki bölmede bulunan defterlerimi çıkardım. Hani şu her gün çocuklara yazdığım defterleri. Onlarla tanışmama rağmen bu alışkanlığımı bırakmamıştım ve her gece yatmadan önce beşine de yazıyordum. Bavulu toparlamayı sona bırakmaya karar vererek burayı da havalandırdıktan sonra evin son katı olan ve en sevdiğim yer olan terasa çıktım. Kış ayında teras camlarla kapatılıyordu. Camları biraz araladıktan sonra bir temizlik yapmanın iyi olacağını düşündüm. Zıplaya zıplaya odama gittim ve bir eşofmanla tişört giydim. Yatak örtülerimi ve buradaki kıyafetleri çamaşır makinesine attıktan sonra son ses müzik açarak temizliğe başladım.
Yaşasın yalnızlık!
***
Temizliğin son durağı teras da bittiğinde rahat bir nefes verdim. Uykuya ihtiyacım var. Yorgun bir şekilde odama indim ve müziği kapattım. Müziği kapatmamla çalan telefonumun sesi duyuldu. Uyuşuk adımlarla telefonuma doğru yürümeye başlamıştım. Gözlerim kapanmak istiyordu. Ben telefonumu elime aldığımda, arama sonlanmış ve karşıma 118 cevapsız arama ile 67 mesaj çıkmıştı. Daha kimlerin aradığına bakamadan Zayn aramaya başladı. Gözlerimi ovdum ve aramayı yanıtladım.
"Açmıyor Louis." Derken sesinden ağladığı belli oluyordu.
"Zayn? Ağlıyor musun?" Bu düşünce bile gözlerimin dolmasına yetti.
"Deliriyorum çocuklar. Sesi kulağımda yankılanıyor. Ya o kazadakilerden biri oysa?" Hıçkırdığında gerçekten ağladığını anladım. Neler oluyordu?
"Zayn, sana sesleniyorum! Açtım telefonu iyiyim."
"Mira?" İnanmazca fısıldadıktan sonra, Niall'ın titrek sesini duydum.
"O Mira mı?" Neden hepsi ağlıyordu? Ne bok dönüyordu?
"Tanrım, şükürler olsun. Şükürler olsun." Zayn sürekli şükürler olsun diye mırıldanırken çatık kaşlarla susmalarını bekledim.
"İyisin değil mi?"
"Gayet iyiyim. Neden iyi olmadığımı düşündün ki?"
"Orada büyük bir kaza olmuş. İstanbul yolunda. Sen de yola çıkınca ve iki saat beni haberdar etmeyince kazadakilerden biri olmandan korktum. Çok korktum Mira, çok korktum." Sesi hala kötü geliyordu ve gelen diğer seslerden başka bir odaya geçtiği anlaşılıyordu.
"Sakin ol Zayn. Lütfen ağlama. Kaza yapmadım ve ben eve vardım. Sana haber vermeyi unuttuğum için üzgünüm." Bir süre hala sakinleşememiş olduğundan hıçkırıklarını dinledim. Ve o hıçkırdıkça sessizce ağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Didn't Happen / ZM
FanfictionEla veya kahverengi. Gözlerinin rengi bunlardan biri işte,çözemiyorum. Tek bildiğim baktıkça daha bir aşık oluyorum, daha bir bağlanıyorum. Peki ya gülüşü? Gözlerinin kısılması, dilinin dişlerinin arasına yerleşmesi ve o muhteşem melodi. Sanki o gül...