O yaklaştıkca battaniyemi biraz daha çekiyordum. Bu kabus diğerlerinden farklıydı. Alışılmışın dışındaydı.
Yatağıma oturan Aidan'a dikkat kesilmiştim. Gözlerinin mavisi aynı duruyordu. İçinde kaybolmak istediğim yeşillik. Fısıldar gibi bir sesle konuştu.
"Selam"
Sesi de aynıydı. Gerçekten oydu. Sadece gözlerinin altında belirgin morluklar vardı. Kendime hakim olamayarak üstümdeki battaniyeyi atıp ona doğru yaklaştım.
Parmaklarımı gözlerinin altındaki morluklarda gezdirdim.
"Noldu sana?"
O da gözlerimin içine bakıyordu. Elini elimin üzerine koydu.
"Sadece seni çok özledim."
Hala fısıldıyorduk.
"Bu rüya biticek diye çok korkuyorum."
"Hayır bitmiyecek, sadece bana güvenmen gerekiyor."
Tereddütle kapıya doğru baktım.
"Emin misin?"
"Çok eminim Alanis."
Ellerimi avuçlarının içine almıştı.
"Seninle vakit geçirmeyi çok özledim. Senin gülüşünü görmeyi çok özledim."
Tek yapabildiğim gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaktı.
İçeriye giren bir hemşire bu kadar zamanın yeterli olduğunu söylemesiyle korkuyla Aidan'a baktım.
"Lütfen gitme."
"Yarın yine geleceğim bebeğim. Seni bırakmayacağım."
Gözlerim dolmuştu. Yanaklarımdan yaşlar akarken elleri ellerimden yavaşça kaydı. Saçımı öpüp yavaşça kapıya doğru yöneldi.
Bana el sallayıp kapıyı kapatmıştı.
O gittikten sonra kendimi hiçliğin ortasında yapayalnız hissetmiştim. Ama yarın gelcekti. Öyle söylemişti. Ona inanıyordum beni bırakmayacaktı.
Koluma enjekte edilen sakinleştiriciyle kendimi uykunun kollarına bıraktım.
...
Uyandığımda farklı bir odadaydım. En azından daha ferah ve insanı boğmayan bir yerdi. Yatağımın sağında geniş bir pencere solunda ise iki tane tek kişilik koltuk vardı. Koltukların arasında da küçük bir masa.
Her şey ağırlıklı beyaz tonlarındaydı. Beyazlığı bozan şeyler ise odamda sayamadığım kadar çok bulunan çiçeklerdi. Rengarenk ve çok hoş görünüyorlardı.
Kapının çalınıp açılmasıyla babam ve abimle göz göze gelmiştim.
"Ördek çok korkuttun bizi!"
"Kardeşine ördek diyip durma."
"Ama öyle."
Abim babamdan kafasına küçük bir darbe kazanmıştı. Onları gerçekten çok özlemiştim.
"Nasılsın babasının bitanesi?"
"İyiyim babacım."
"Bizi çok korkuttun bi an... Annen gibi... Neyse artık bunları düşünmeyelim. Canının istediği bişi var mı? Baban hemem alsın sana."
Yorgun bir tebessüm edip:
"Hayır baba ama teşekkür ederim."
"Baba aslında bana bi Iphone alabilirsin. Telefonum biraz eskidide."
"Şştt sonra şimdi daha önemli sorunlarımız var."
Babamla abimin hallerine gülmüştüm. Cidden onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum.
O sırada kapı tekrar çalınmıştı. İçeri giren Harry'nin hali beni şok etmişti. Saçı başı dağılmış, gözleri mosmordu.
" S-selam. "
" Sana ne oldu böyle? "
" Önemli bişi değil asıl sen nasılsın?"
Bunları dedikten sonra eliyle saçlarını düzeltmeye çalışmıştı.
"Teşekkür ederim. İyiyim. Çiçekleri siz mi getirdiniz?"
Babam söze karışmıştı:
"Çiçekleri çok sevdiğin için birazını ben koydum birazını Harry ve kalanını da - hatta yarısından fazlasını- Aidan yolladı."
Aidan ismini duyunca iyice dikkat kesilmiştim.
"Sahi o nerde?"
"Film çekimine gitmek zorunda kaldı."
"Hiç bişi hatırlamıyo musun Alanis?"
"B-ben hatırlamıyorum..."
Evett herkese yeniden selam. Nasılsınız bakalım? Bayadır yoktum üzgünüm. Yeni bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum çok öpüldünüzz ♥️💖🥰