KARANLIK DOLUNAY

357 33 108
                                    

Hypnogaja, Here Comes The Rain Again

3 Mart 2020 

Bazen hayaletlerden daha görünmez, örümceklerden daha sessiz olabilirdim. O anlardan birini yaşarken zamanın içinden çıkagelmiş bir adamın gözlerini üzerimde hissettim. Aslında kimsenin burada olduğu falan yoktu. Bulunduğum bu ıssız sokakta yalnızca ben ve az önce yolda karşılaştığım kadına sarkıntılık yaptığı için döverek öldürecek raddeye getirdiğimden bayılan beş kişilik erkek grubu vardı. Yumruklarımda hafif bir sızı baş gösterse de alışık olduğum bir durum olduğu için umursamıyordum. Gerekirse o kadın için yumruklarımı parçalardım.

Adamları etkisiz hale getirdikten sonra kadınla bir süre konuşmuş, taksi çağırıp gereken ücretin fazlasını ödedikten sonra evine yollamıştım. Dizlerime kadar uzanan deri trençkotumun üzerine düşen yağmur damlaları ve topuklu ayakkabılarımın sesi odaklandığım tek şeydi. Yağmur çok hızlı yağıyordu ve gök sanki yarılıyormuşçasına gür sesler çıkartıyordu. Yumruklarımı sıktım. Bu hissi göğsümün içinde istemiyordum. Gözlerini üzerimde hissettiğim şey sadece bir hayaldi.

Hayal olamayacak kadar gerçek birini hissedebilir miydiniz? Ben hissedebiliyordum.

Bazen deli olduğum kanısına varsam da bir şeylerden şüpheleniyordum. Şüphelendiklerimi bile hiçbir zaman kendime itiraf edememiştim. Korktuğumdan ya da kabullenemeyeceğimden değildi. Eğer şüphelerimde doğru çıkarsam benim gazabımdan kaçamayacak insanların olmasıydı. Mehir Duman fazlasıyla acımasız bir kadındı. İçinde merhamet kırıntıları varsa bile bunu dışarıya vuramıyor oluşu onu merhametsiz biri kadar kötü yapardı. 

Kötü bir kadındım. 

Telefonum bilmem kaçıncı kez çaldığında gözlerimi devirip cebimden çıkardım. Ekrana baktığım an yine aynı ismi görmemle küçük bir küfür savurduktan sonra açtım. "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, daha sonra tekrar deneyin." Telefonu kapatacaktım ki dedemin telaşlı gelen sesi kaşlarımı çatmama sebep oldu.

Umarım şu an yerde sürükleyerek polis merkezine götürdüğüm adamlardan çıkan sürtünme seslerini duymazdı. Başıma bela almamı sevmiyordu ama belanın kendisi olduğumu da bilmiyordu.

"Çabuk eve gel, kızım." dediğini duydum. Bu adam ne zamandan beri evde olmadığımın farkındaydı? Evdeki herkesin uyuduğuna emin olduğum bir saatte dışarıya çıkmıştım. Dedem yani Aykut Duman fazlasıyla garip bir adamdı. 

"Sebep?" diye sordum sertçe. "Yine şu tutulma ya da dolunay muhabbetlerinden bahsedeceksin kesin." Emin konuşuyordum çünkü dedemin bundan bahsedeceğini biliyordum.

Tutulmanın olduğu ya da dolunayın ortaya çıktığı zamanlar dedem tarafından dışarıya çıkmam engelleniyordu. Sebebini her defasında sorsam da beni geçiştiriyordu. Kafamı kaldırıp gökyüzündeki dolunaya baktım. Orada, yerli yerinde sadece parlıyordu. Böyle güzel bir şeyin bana ne zararı olabilirdi ki?

"Mehir lü-" Cümlesini devam ettiremedi, bir süre sessizlik oldu. Sonrasında kardeşim Ayaz'ın sesini duydum. "Abla lütfen eve gel. Konuşmamız gereken şeyler var. Konum at, gelip seni alayım."

O neden uyanıktı? Hiçbir şey demeden telefonu yüzüne kapattım ve evin yakınlarında olmama rağmen yine de konumu attım. Ekrandan başımı kaldıracaktım ki beni bundan vazgeçiren şey zamanı ortadan ikiye böldü, hisler fışkırmaya başladı.

Biri tam şu anda beni izliyordu. Yaklaşan adım seslerini işittiğimde yavaşça başımı kaldırdım. Gördüğüm kişi beni olduğum yere mıhlarken anın gerçek olup olmadığını sorguluyordum. Buradaydı. Kanıma karışan şaşkınlık hızla vücuduma yayılıyor, beni uyuşturuyordu. Zamanı sırtlanıp gelmiş bu adam hangi cesaretle karşımda duruyordu? Bu bir hayaldi. Belki de rüyaydı ama bildiğim bir şey varsa o kesinlikle burada değildi, olamazdı. 

O kadar uzun süre bakışmıştık ki bölünen zaman çoktan iyileşmiş ancak ardında bıraktığı hisler en çok bizi yaralamıştı.

"Sen gerçek değilsin," diye fısıldadım. Kendimi buna inandırmaya çalışıyordum ama neden onu da inandırmaya çalışıyormuş gibi bir halim vardı? "Hiç olmadın." Bana baktı, sadece baktı. 

O gerçek değildi. Rüyalarımın ötesinde olamayacak kadar büyük bir hayaldi. 

Sonra karanlıkta bile seçilen vişne rengi dudakları yavaşça aralandı ardından o tanıdık sesi duyuldu.  "Hayal olamayacak kadar gerçeğim."

Kalbimin topraklarında şimşekler çaktı. Her yerim kan revandı ama onun karşısında tek parça halinde durmaya devam ediyordum. Alev alan kalbimin damarlarımı da kavurduğunu hissettim. Sonra bir ses daha duyuldu: "Abla?" Omzumun üstünden Ayaz'a boş gözlerle baktım. Sonra ona döndüm ama kimseyi göremedim. Zamanın içinden kopmuş bir yara gibiydi.

Yoktu, gitmişti. 

Belki de hiç gelmemişti...

🌙

KARANLIK DOLUNAY

NİL

Zamana bürünüp felakete sürüklenmeye hazırsınız.

13.03.2021 / 19:13

KARANLIK DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin