2. BÖLÜM: "KANLI AY"
İyi okumalar. 🤍Oscar And The Wolf, Joaqium
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!Bir koridorun ortasında öylece duruyordum. Ölümün yükünü omuzlarımdaydı ve o kadar ağırdı ki ilk defa bu kadar çok hissedebiliyordum. Karanlık o soğuk ellerini bedenimde gezdirdi. Ürperdim. Koridorun bir ucunda yakıcı bir sıcak diğer ucunda dondurucu bir soğuk vardı. Olduğum yerde en net şey bendim.
O an zamanın içinden bir ses duyuldu. "Seç birini." Ne kadın ne de bir erkeğin sesine benziyordu. "Ne?" diye sordum anlayamayarak.
Kafamı kaldırıp sanki bana seslenen kişiyi görebilecekmişim gibi etrafıma baktım. Bu garip yerde benden başka kimsenin olmadığını biliyordum.
"Bana kendini göster." Diye bağırdım bakınmaya devam ederken. Aniden tepemdeki lamba yandı ve ışığı bir çarşaf gibi üzerimi örttü. Sol tarafımdan garip bir ses geldiğinde oraya baktım. Koridorun sonundaki kapılardan biri buz tutuyordu.Donup kaldım.
"Buz," diye fısıldadı. "İçinde çözülmeyi bekleyen bir buz parçası var, Haşere. O senin merhametli tarafın."
Hiçbir şey anlamasam da onu dinlemeye devam ettim. Sağ taraftan da çatırtılar yükselmeye başladığında orada neler olduğunu biliyordum. Kapı yanıyordu.
"Ateş," diye fısıldadı bu sefer. "Etrafı yakıp yıkmak isteyen bir tarafın var. Geldiğin yeri yok etmekten çekinmeyecek tehlikeli bir taraf."
"Benden ne istiyorsun?" diye sordum dişlerimi sıkarken.
Sorumu görmezden gelerek, "Ateş mi? Buz mu?" diye sordu. "Sen hangisisin?"
Şeytan cehennemde kavurduğu gözlerini bana dikmiş hata yapmamı bekliyordu. Tek sorunu hata denen şeyi bende bulamayacak olmasıydı. "İkisi de değilim." Dedim hiç düşünmeden.
"Sadece bunlardan ibaret değilim, hiç olmadım." Yer aniden sarsıldı. Elimi korkuyla duvara koyup dengemi korudum. Gözlerim yaşadığım dehşetle irice açılmışlardı.
"Sen kendini yenilmez mi sanıyorsun?" diye bağırdı o ses. Yer öyle çok sarsılıyordu ki ortadan ikiye yarılsa şaşırmazdım. Duyduğum ama nerden geldiğini anlayamadığım çığlık sesleri kulağımı sağır edecek türdendi. Ellerimle kulaklarımı kapadım. Kalbim boğazımda atıyordu.
"Değil miyim?" Diye bağırdım. "Sen ne dersen de, bence öyleyim." Yenilmez falan değildim. Kimse değildi. Yine de bunun aksini konuşmak daha doğru gelmişti. Durduğum yer yarıldığında çığlıklarımla birlikte içine düşmemde bir oldu.
Sıçrayarak bilincimi geri kazandığımda gözlerime bıçak giriyormuş gibi hissettim. Tepemde yanan gür ışıktan olmalıydı. Eğilen bedenimi düzelttiğimde sırtımdaki ağrı öyle coşkuluydu ki yüzümü buruşturdum. Nerede olduğumu anlayabilmek için etrafa bakınım. Bomboş bir odadaydım. Yaşananlar bir film şeridi gibi gözlerimin önüne gelip geçtiğinde kısık sesle bir küfür savurdum. O kız neredeydi? Onu bulup soluk borusunu sökmeyi düşünüyordum. Beni burada bırakıp gitmiş miydi? Sinirle dişlerimi sıktım.
Miray'a karşı içimde büyüyen öfkeme asla engel olmayacaktım.
Başımı yere eğdiğim sırada gördüğüm yanmış ip parçaları donakalmama sebep oldu. Bunları kim yakmıştı? Şu an bunu düşünmemem gerekiyordu. Kapının kilidinin sesi kulaklarıma ulaştı. Hemen sonra sertçe açıldı. Burnuma dolan acı kahve kokusuyla gözlerimi kıstım. Şöyle bir anda canım nasıl olurdu da kahve çekerdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK DOLUNAY
Fantasy"Sen gerçek değilsin," diye fısıldadım. Kendimi buna inandırmaya çalışıyordum ama neden onu da inandırmaya çalışıyormuş gibi bir halim vardı? "Hiç olmadın." Bana baktı, sadece baktı. O gerçek değildi. Rüyalarımın ötesinde olamayacak kadar büyük bi...