-1-

30.5K 1.4K 308
                                    

Diğer bölümler bu kadar sıkıcı olmayacak:D

Geçmiş

"Gece. Ona bu ismi ver. Gece Selin Güneş. Anısını sonsuza dek yaşatmış olacaksın. O çocuk karanlık olacak. Adı gibi. Gece gibi."

"Ya ölmediyse?"

Günümüz

"Selam, ben Toprak." Diş telleri, uçları mor rengine boyanmış saçları,makyöz elinden çıkmış gibi duran makyajı ve çekici ela gözleriyle uçuk kaçık birine benziyordu Toprak.

"Merhaba," dedim sessizce.

"Gel. Sana kalacağın yeri göstereyim," diyerek görkemli kolej binasının yanındaki koyu renkli binayı işaret etti. "Yeni yaşam alanın." Devam etti.

"Yatılıyız, biliyorsun. Öğretmenler darüşşafakadakiler kadar merhametli olmasa da not şişirmekte iyiler, emin olabilirsin Gece. İki yıldır bu kolejdeyim. Söylenenlere göre burayı yaptıran adam, adını unuttum, gerçek bir servet harcamış."

Koluma girerek bir yandan beni binaya sürüklüyor, diğer yandan bana kolejden bahsediyordu.

"Ee, hangi rüzgar attı seni buraya?"

Tırnaklarımı kemirirken konuştum. "Bilmiyorum."

Şaşkınca bana baktı. "Marlen Koleji'ne gelen ilk masum öğrenci sen olmalısın. Neyse, fazla üstelemeyeceğim. Bunun için bana sonra teşekkür edersin," dedi yapmacık bir tavırla.

~~~~

Beni her katın koridorlarında bulunan yüzlerce kapıdan, üzerinde 47 numarasının bulunduğu bir tanesine sokmuştu Toprak.

Oda geniş ve lükstü, karşı karşıya duran tek kişilik iki yatak ve her birinin yanında ahşap komodin bulunuyordu. İki öğrenci için de çalışma masası vardı.

"Oda arkadaşın kim henüz bilmiyorum," dedi Toprak.

"Neden kendime ait bir odam yok?" diye sitem ettim. "Tanımadığım biriyle oda arkadaşı olmak istemiyorum."

Aslında her konuda ortama uyum sağlayan biriydim, hayıflanmaktan ve gevşeklikten haz etmezdim ancak son haftalarda kendimi psikolojik olarak yeterince yormuştum ve gerçekten, bulunduğum ortamın temizliği benim için çok önemliydi.

Toprak, "Hadi Gece, yerleş. İşim gücüm var benim de," diye seslendiğinde bozulmuştum. Bana bakıcılık yapmasını ondan ben istememiştim.

"Herkes nerede?" diye sordun bavullarımı odaya bırakırken.

"Dersteler," dedi Lacoste marka kol saatine bakarak. "Zil çaldığında öğle yemeği için kafeteryaya gidecekler. Neyse, ben gideyim artık. Görüşürüz."

"Bekle, ben ne yapacağım?" diye sordum kuşkuyla.

"Ah, onu da hallettim," diyerek cebinden buruşuk bir kağıt parçası çıkardı.

"Gireceğin sınıf bu," dedi kağıdı elime tutuşturarak. "Okul binasının ikinci katında sanırım. Yani o civarlarda bir yerde. İyi şanslar." diye şakıyarak beni yeni odamda yalnız bıraktı ve hızlı adımlarla koridorda gözden kayboldu.

Bir başıma, etrafında bir evin bile görülmediği, dağın eteğinde bir koleje yollanmıştım. Annemi ve Tuğçe'yi asla affetmeyecektim.

~~~

Zil çaldığında titreyen bacaklarım eşliğinde binadan ayrıldım ve bordo rengi sırt çantamla kolej binasına  ilerlemeye başladım.

Etrafımda yüzlerce insan vardı. Kimisi sigara içiyor, kimisi bir kenarda oturmuş zeka küplerini çözme yarışı yapıyor, kimisi sevgilileriyle veya sadece arkadaşı olan kişilerle kenarlarda öpüşüyordu.

KolejHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin