-3-

18.1K 1.1K 158
                                    

Arkadaslar bu hikaye bad boy veya aşk hikayesine donusmeyecek. İlerleyen bolumlerde ask olacak ama Gizem/Gerilim'den şaşmayacagım.

Birkac tane karakter ekledim ama karısık olmaması icin ugrastım. :)

Geçmiş- Flashback

"Bunu ona söylemeli miyiz?" diye sordu anne, örgülü saçlı kızına bakarak. Kız örgüyü çok severdi.

"Onu uzaklaştırmalıyız Alev," dedi kocası. "Yoksa yıllar sonra günahsız kızımızı öldürmek için geri dönecek."

Günümüz

"Ne?" diye sordu Kardelen ekrana bakarak. "Ne ölmesi ya?"

Dudağımı kemirdim. İnternetin elimden alınma sebebini anlamıştım. Ama neden durduk yerde birdenbire babam öldükten sonra annemler telaşa kapılmıştı? Ben ölmemiştim ki, küçük bir kız da değildim. Ortada olan her neyse öğrenmem gerekiyordu.

"Bekle, kendiminkini bulayım," diye fısıldadı Kardelen ve dosyaları taramaya başladı. "Ah, nerede?"

Belli ki Gökçe denen kız her şeyi düşünmüştü. 

Kardelen kendi adının yazılı olduğu dosyaya tıkladı. Karşısına çıkan ilk şey bir doğum belgesiydi.

"Gökçe kuzenimin evlatlık olduğunu öğrenmiş...."

"Bunu nasıl bilebilmiş ki?" diye sordum.

"O bilir."

Sonra 'Not,' yazan bir dosyaya tıkladı. Word sayfası açılır açılmaz kendimi biraz öne ittim.

"Ben Gökçe Keskin. Bu mesajı alanlara sesleniyorum. Okula gelen birisi tehlikeyi beraberinde getiriyor ve burada daha fazla kalamayacağımı hissediyorum. Eğer Kardelen isen, diğerlerini bul ve bir toplantı yap. Okulun her yanına, sonuca ulaşmanız için bir sürü not bıraktım. Acele etmelisin. Şu anda belki hayatta olmayabilirim ancak sıranın size gelmemesi gerekiyor."

Kardelen notu sesli olarak okuduktan sonra bana bakmıştı. "Ne diyorsun?"

"Okulu mu arayacağız?" diye sordum. Bu pek de iyi bir fikir gibi gelmiyordu, tehlikeliydi ve tam yeni gelmişken ceza almak işten bile değildi.

Daha bu kızla samimi olmamama rağmen aramızda adı konulmamış bir anlaşma olduğunu hissediyordum.

"Bak Gece. Gökçe bize okula yeni gelecek olan birini tarif etmişti ve sen o tanımlara uyuyorsun. Bizimle okuldaki notları toplamak mı istersin yoksa sıcak yatağına geri dönmek mi?"

Pek maceraperest sayılmasam da verdiğim cevabı tahmin edebiliyorsunuzdur.

Kardelen herkese mesaj attı ve buluşmak üzere gizlice boş ve karanlık okul binasında buluşmak için sözleşti. Bu işe neden girdiğimi bilmiyordum ama bu kolejde yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu kesindi.

"Bu Özgür, ve Hazal'ı da zaten tanıyorsun," diye beni bir çocukla tanıştırdı Kardelen. Sonra ise tekrar çocuğa döndü. "Berk nerede?"

"Uyanamadı."

Özgür denen çocuk esmerdi, boyu benden on santim kadar uzundu ve zayıf kolları vardı. Karanlıkta onu pek seçemesem de koridorun üstteki yuvarlak penceresinden içeri sızan loş ay ışığı sayesinde az da olsa görebilmiştim.

"Ne demek uyanamadı?" diye sitem etti Hazal. "Her seferinde böyle yapıyor."

Saat gecenin bir saatiydi ve biz gizlice okul binasına girmiş, toplantı yapıyorduk. Kendimle ilgili daha çok şey öğrenmem Gökçe'nin bıraktığı notlara bağlıydı.

"El fenerlerinizi aldınız mı? Bahçeden nasıl çıkacağız?"

"Ben hallettim," dedi Hazal ve cebinden bir harita çıkardı. "Arka bahçedeki tellerden kurtulabiliriz. Korumalar farketmeyecektir. Gökçe'nin kaybolduğu göle gidelim, kabanlarınızı alın."

"Durun!" diye bir ses geldi ileriden. Kapüşon takmış bir çocuk koşarak bize doğru geliyordu. Yakalanmıştık.

Özgür'ün, "Gel Berk, gel." demesiyle rahatlayarak önüme baktım. Çocuk yanımıza geldi, yüzünü tam göremiyordum.

"Hadi, gidelim."

~~~~~~~~

Okuldan zor da olsa çıkabilmiştik. Karanlık ve engebeli yolda üşüyen ellerimi ısıtmak için ovuşturuyordum. Diğerleri daha önde gidiyordu ve en yavaşları bendim, buna rağmen nefes nefese kalmıştım.

Erkeklerin elinde el fenerleri vardı. Göle ulaştığımızda aynı anda durduk.

Hazal'ın, "Berk, Gece ile tanıştın mı?" diye sormasıyla kapüşonlu çocuğun bana baktığını hissettim. Çocuk beni kısaca süzerek el fenerini yüzüme doğru tuttu. Gözlerimi kıstım. "Çeker misin şunu?"

El fenerini üzerimden çekerek ilerledi. "Sonra tanışırız."

Acaba Özgür ve Berk'in buraya gelme hikayesi neydi?

"Gökçe buralarda bir yerlere not bırakmış olmalı."

Hava o kadar karanlıktı ki tek görebildiğim gökyüzündeki Ay ve fenerlerden sızan ışıktı.

"Allah'ım, Gökçe...Eminim burada öldü."

"Saçmalamaz mısın?!" diye soludu Kardelen hırsla. "Şu kolejde neler olup bittiğini anlamamız gerekiyor. Değil mi Gece?"

Tam o anda göle atılan bir taşla hepimiz irkilmiştik. Ayak seslerinin geldiği yöne doğru fenerleri tuttuğumuzda geçen yanıma oturan sarışın kızın geldiğini görmüştüm.

"Ne o? Avlanmaya mı çıktınız?" diye alay etti kız ellerini göğsünde birleştirerek.

"Berk, al şu sevgilini. Sana ona haber vermemeni söylemiştim." dedi Özgür.

"Ben çağırmadım. Asena, şimdi olmaz," diyerek savunmaya geçti Berk.

"Her ne yapıyorsanız koleje dönün," dedi adının Asena olduğunu öğrendiğim kız. "Müdire Hale sizi farkedecek."

"Şuna Müdire Hale demez misin?" diye tersledi Kardelen.

O anda Hazal çığlık atmıştı. "Ah! Hayır!!"

Ona döndüğümüzde yere bakarak feryat ediyordu. Göle iyice yaklaşmıştı.

"Ne oldu?" diyerek yanına gitti herkes.

"Bu Gökçe'nin bebeklik fotoğrafı...."

El fenerini boşa kullanan Berk'in elinden kibar olmayan bir şekilde alarak fotoğrafa tuttum.

İki tane kız -üç, dört yaşlarında olmalıydılar- yan yana durmuş gülümsüyorlardı.

Sağdaki ben olduğuma göre soldaki Gökçe denen kayıp kız olmalıydı.

Bir saniye, sağdaki bendim. Hiç tanımadığım Gökçe'yle yan yana duruyordum.

KolejHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin