-6-

14.9K 1K 121
                                    

"Ve sonra ailemin aranacağını söyledi," dedim elimi masaya koyarak. Özgür, Berk, Hazal ve Kardelen beni oturdukları masaya davet etmişlerdi ve şimdi hepsi dikkatle beni dinliyordu.

"Bunu yapamaz, değil mi?" diye sordum rahatsız bir tavırla. Diğerleri beni rahatlatmaya çalışırken Berk, başında kapüşonuyla felaket tellalı gibi konuşmaya başlamıştı. "Yapar. Sana valizlerini hazırlamanda yardım ederim, Gizem."

"Gece," diye düzelttim tekrar. Artık bunu bilerek yaptığını düşünmeye başlamıştım. Özgür yerli yersiz konuşan arkadaşını dürterek uyardı. "Kızı korkutmasana, zaten yeterince ürkmüş."

Berk bana sorun yok anlamında göz kırparak gülümsedi.

Uzaktan tanıdık bir sima görmemle dikkatle ayağa kalktım. Üst sınıflardan, bana koleje geldiğim ilk gün yol gösteren Toprak bir kızla saç saça baş başa girmiş kavga ediyordu.

"Aa," diyerek orayı göstermemle Berk'in fırlaması bir olmuştu. "Asena!"

Kardelen ve Hazal kolumdan tutarak beni kavganın olduğu yöne götürdü, Toprak'la kavga edenin Asena olduğunu seçebilmiştim.

"Hey, sakin olun!"

İki tarafın da arkadaşları onları ayırmayı başardığında Asena kıpkırmızı olmuş bir halde kükredi. "Çingeneye bak, bizden büyük bir de gelmiş laf atıyor!"

Toprak hırsla ceketini düzeltti. "Ne diye ölünün arkasından konuşuyorsun sen?!"

"Haklıydım! Sevgilimi elde etmeye çalışan bir ahmaktı Gökçe ve şimdi öldü gitti. Yalan mı ha? Hemen her duyduğun şeyde bana saldırma sakın!"

Berk onları gerginlikle izliyordu, ta ki Asena Gökçe'den bahsedene kadar.

Kızın üzerine yürümesiyle ortam daha da gerilmişti. "Ne dedin sen?"

"Öldü dedim..." diye duraksadı Asena. "Ya Berk, bir anlık sinirle söylen-"

"Asena, defol git buradan. Elimden bir kaza çıkacak, defol." Berk'i neredeyse ilk kez bu denli sinirli görüyordum ve korkmuştum. Sevgilisi Asena üstelemeden arkasını dönüp uzaklaştı, Toprak ise arkadaşlarıyla sınıfına gitmek için binaya ilerliyordu.

Berk yere bir tekme savurdu. Toz bulutu uçuşurken öfkesi daha da şiddetleniyordu. Kardelen, Özgür ve Hazal onu durdurmak isteseler de seri adımlarla binaya girmişti, kendimi papağan gibi hissettim çünkü olayları öylece izliyor ve konuşmam gereken yerde konuşup tekrar susuyordum.

~~~~

"Gel benimle," dedi Kardelen. "Hazal Berk'i sakinleştirmeye gitti. Sana bir şey göstermem gerekiyor Gece."

Yurt binasında sola dönüp Kardelen'in odasına girdik. Duvarlarda Amy Winehouse posterleri, kırmızı tüyler ve ahşap boncuklarla süslenmiş rüya kapanları asılıydı.

Çekmecesini karıştırarak siyah deri bir defter çıkardı. Üzerindeki tozu eliyle silerek üfledi ve kapıyı kapatmam için işaret etti. Dediğini yaparak yanına oturdum.

"Bu defter Gökçe'nin günlüğü. Doğum tarihin ne Gece?"

Konudan konuya atladığını sanarak kaşlarımı çattım. "19 Ekim. Neden?"

"Tahmin etmiştim. Bak, Gökçe her sayfaya numara vermiş ve her gün günlüğe yazdıklarına bir isim koymuş. Böylece hep farklı konuları ele almış. On dokuzuncu, yani doğum günün olan sayfadaki başlık Berk."

Elini diliyle hafifçe ıslatarak yıpranmış sayfaları çevirdi, on dokuzuncu sayfada durduğunda güzel bir el yazısı ve "Berk." başlığıyla karşılaşmıştım.

"Sevgili Günlük;

Berk bugün bana, beni güzel bulduğunu söyledi. Saçlarımla oynanmasından nefret etmeme rağmen ona izin verdim çünkü tatlı dokunuşları bana hayat veriyor. Ancak gördüğüm rüyadan çok korktuğumu itiraf etmeliyim.

Bir kız vardı ve üzerinde 'Selin' yazan bir kolye takmış, Berk'in tam karşısında duruyordu. Ona elini uzatıyordu ve üzgündü. Uzaktan onları izliyordum.

Sonra kız beni farkederek seslendi. 'Hayır Gökçe, aynı yerde olmamalıyız.'

Böyle bir rüyaydı ve Selin diye bir kızın gerçekten varolduğu, buraya gelecek olması beni korkutuyor çünkü aynı yerde olmamamız gerekiyorsa o kız gelmeden benim gitmem gerekecek. Neyse, sevgili günlük. Yeterince uykum var. İyi geceler, seni ben uyurken kimsenin açmasına izin verme, olur mu?"

Sayfayı okumayı bitirdiğimde Kardelen'e bakarak yutkundum. O ise daha çok bir şeyler bulmaya hevesli bir ifadeyle tırnaklarını kemiriyordu.

"Sence Selin denen bir kız geldiği için mi Gökçe kayboldu? Selin kim olabilir ki? Bence her kimse, onu bulalım. Çünkü Gökçe'nin rüyaları gerçek olabiliyordu."

"Ben sanırım rüyasındaki kızın kim olduğunu çok iyi biliyorum Kardelen," diye mırıldandım.

"Tam adımı söyleyeyim mi?" diye devam ettim. "Gece Selin Güneş."

GEÇMİŞ (FLASHBACK)

Yine rüyamda onları görmüştüm. İki erkek, üç kız. Erkeklerden birisi tam gözlerime bakıyor ve beni kendine çekiyordu. Gençlerden her biri cam fanuslara koyulmuş, kurtarılmayı bekleyen birer mahkuma benzer ifadelerle beni izliyordu.

Kızlardan birinin sesini duymamla cam fanusa baktım. Boğuk, uzaklardan gelen ses kızın dudak kıpırdatmalarıyla eşleşiyordu. "Beni kurtar," diye fısıldıyordu kız. "Beni kurtar Gece. Yerime geç."

Ona dikkatle baktığımda ağladığını görmüştüm. Saçları o kadar uzundu ki takip edemeyeceğim bir yere kadar uzanıyordu. Bacaklarına değmek üzereydi. "Gece, yardım et
...."

Ve sonra uyandım.

Elimi yüzümü yıkamak için kalkarken pek de tuhaf hissetmiyordum çünkü onları defalarca kez rüyamda görmüştüm. Bu ilk değildi ve son olmayacağı kesindi.

Ancak önceki gece ilk kez gördüğüm kabusu annemlere aktardığımda hepsini bir tedirginlik sarmıştı. Özellikle de babamı.

Kabusun etkisinden bu kadar kolay kurtulacağımı düşünmezdim çünkü babam hala bizimleydi ve rüyalar sadece birer rüyadan ibaretti; babama her ne olursa olsun ertesi sabah hazırlanıp işe gidecek, annem aynı neşesiyle kahvaltıyı hazırlayacaktı.

Odamdan çıkmamla annemin kahvaltı hazırlarken babamın ona gülmesini, yeni alınan gazetenin hışırtısını, ablamın açık televizyonu izlerken dinlediği magazin sunucusunun tiz ve çatallı sesini duymayı beklerken aşağıdan gelen ağlama seslerini duymuştum.

Annemin sesiydi, yine hayatını kaybeden bir sinema sanatçısına ağladığını düşünerek banyoya girdim. El yüz yıkayıp havluyla elimi kuruladım ve merdivenlerden inmeye başladığımda donakaldım.

Yıllardır görmediğim amcam, en son bebekken gördüğüm kuzenim, anneannem... Hepsi oradaydılar ve her biri çok üzgün görünüyorlardı. Ablam Tuğçe, anneannemin yanında hıçkırarak ağlıyordu.

"Ne oluyor?" diye sordum soğukkanlı bir ifadeyle. Annem beni görünce daha da ağlamaya başlamıştı.

Telaşlanmamaya gayret göstererek gülümsedim. "Hoş geldin amca, seni özlemişim. Selam anneanne."

Hiçbirinden cevap alamayınca bu kez gerçekten korkarak konuştum. "Anne?"

Teyzem ağlayarak yanıma geldi. Bu kez ona bakarak üstelemiştim. "Ne oluyor burada?"

"Çok üzgünüm tatlım..." dedi yaşlı gözleriyle. O sözünü bitirir bitirmez Tuğçe ayağa fırlamıştı.

"Senin yüzünden oldu!" dedi üzerime yürüyerek. "Senin aptal kehanetlerin yüzünden babam öldü! Defol git buradan! Sen büyücüsün, benim kardeşim değilsin! Defol! Defol..."

Hıçkırıklarına devam ederken benim de gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Şoka girmiştim. Kendimi sessizliğe gömerek öylece durdum. Konuşamadım. Bu farklı bir sessizlikti.

Babamın ölü bulunmasının ardından aylar sürecek olan bir sessizlik.

KolejHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin