-11-

11.7K 809 264
                                    

Uyandım.

Bir satranç oyununda gibiydim. İnsan her zaman gücünün yettiğiyle uğraşırdı ve birileri benimle her zaman uğraşıyordu. Güçsüz olduğumu biliyordum. Hayır, tam olarak böyle değil aslında. Güçsüz olduğuma değil, asla güçlü olamayacağıma emindim. 

Kendimi suçlayamazdım.

Dün gece birisi okulun kameralarının izlendiği kayıtları silmiş. Kardelen ile odamdan çıkar çıkmaz duvarlarda büyük harflerle, defalarca kez tekrarlanmış bir yazı gördük. ''Sadık olmayan biri var.''

Bunun kim için ne ifade ettiği umurumda değildi. Sorun ben olmadığım sürece kimsenin derdine düşecek halim yoktu. Belki de baktığı her yerde sevgilisi Sadık'ı gören birine veya kendisini aldatan eski sevgilisine gönderme yapma amaçlı yazılmış bir yazıydı.

Müdür ve müdire çok sinirliydi. Onları rüzgarın etkisiyle yerden yükselip hafifçe konum değiştirerek tekrar yere düşen yaprakların ardında görmüştüm. Görevlilerle, güvenlikle tartışıyorlardı. Bu hep böyle olurdu. Genelde suçu kendinden alt rütbede olanların üstlenmesi sağlanırdı. Cinayet sorularında neden hep dadının ve bahçıvanın şüpheli olduğunu hiç düşünmemiş miydiniz? Arka plandalar. Belki de ajanlar, sadık değiller. Bu yol her halükarda duvardaki yazıya çıkıyor.

Bana sorarsanız hepsi birer aptal. Ayrı ayrı, farklı ambalajlar içinde, gereğinden fazla soğutulmuş ve sinir bozucu derecede fazla örneği olan bir dolu aptal.

Kardelen ile bana yaklaşmakta olan Berk'i görünce düşüncelerimden sıyrıldım. Her zamankinden daha çekici görünüyordu. Kardelen'den bahsediyorum. Gerçekten.

"Bugün nasılsın?"

Gülümsemeye çalışarak yutkundum. Bunu bu aralar çok sık yapıyordum. "İyiyim. Siz?"

Berk alt dudağını ısırıyordu ve beni duymuyormuş gibi görünüyordu. Kardelen nezaketen, "Ben iyiyim. Berk de iyi." diye karşılık verdi.

Tekrar çocuğa döndüm. Gözlerimiz nihayet buluştuğunda hayatımda ilk kez farklı bir hissin beni yoklamakta olduğunu fark ettim.

Onda tanıdık gelen bir şeyler vardı.

Berk ona olan bakışlarımın gittikçe şaşkınlığa döndüğünü gördüğünde kaşlarını çattı. "Ne oluyor?"

"Yok bir şey. Dalmışım galiba." deyiverdim çabucak.

Kardelen etrafına baktı, sonra bana dondü. "Sence kim yazmış? Yani, duvardaki o yazıyı diyorum?"

"Bilemem. Benimle ilgili olmadığına eminim."

"Bence emin olma," dedi Berk. "Biz aileleri tarafından dışlanmış o evlatlar olarak bu kolejde kimin başına neyin geleceğini bilmiyoruz."

"Ne demek istiyorsun şimdi?" diye sordum. Kafamı karıştırmıştı.

"Gözünü iyice aç, Giz...Gece. Lanet olsun. İsminin baş harfi G ile başlayan yüzlerce tanıdığım var."

"Senin o arkadaşın nerede? Galiba adı Özgür'dü. Hiç ortalarda görünmüyor."

"O da Hazal gibi birkaç günlüğüne gitti. Yani şimdilik üçümüz baş başayız."

~~~~

Dersler bittikten hemen sonra kendimi yatağıma atmıştım. Öncesinde ise penceremden, kocaman bahçedeki tüm o insanları izlemiştim. Burası bir kolejden fazlasıydı. Ve belli ki her zaman öyle olmuştu.

Ellerimi karnımda birleştirip bacaklarımı uzattım ve yastığıma gömüldüm. Bugün erken uyumayı planlıyordum. Saatin kaç olduğu umurumda değildi ama muhtemelen akşam sekiz buçuk civarıydı. Burada tanıştığım yepyeni insanları yeniden kafamda canlandırdım. En çok Kardelen'i sevmiştim. Bana derslerde not almama yardımcı olacak fosforlu renkli kalemlerden vermişti. Ayrıca iyi bir sohbeti vardı ve onunla konuşmadığım zamanlarda benden sıkılıp hemen gitmiyordu. 

KolejHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin