Multimedia'da en sevdiğim şarkı var. Açılmıyor olabilir. Bir anlamda sözlerindeki 'rehab' kısmını 'kolej' diye dinlerseniz bu hikayeyle alakası olduğu bir gerçek. İnternette şarkının Türkçe çevirisi vardır.
İyi Okumalar^^
"Uyansana, hadi."
Tepemde öfkeli bir ses işitmemle göz kapaklarımı araladım. Berk kollarını göğsünde birleştirmiş, sabırsızca homurdanıyordu.
"Sana bekçilik yaptığım yetmedi, bir de uyanmanı bekliyorum."
Hışımla doğruldum. Yatağımın başında duran Berk'e sinirli bir bakış atarak kalktım ve banyoya ilerledim. Çocuk arkamdan hala söyleniyordu, rengini anlayamadığım gözleri sinir doluydu. "Saat dört buçuk. Notu bulmuşlar, biraz acele eder misin?"
Gecenin dört buçuğu. Tuvalette olabildiğince az oyalanarak saçımı topladım ve üzerimi düzelttim. Neyse ki üzerimde pijamam yoktu.
Banyodan çıktığımda Berk denen çocuk beni sürükleyerek odadan çıkardı.
"Neredeler?" diye sordum.
"Sessiz konuş," diye uyardı. "Depodalar. Hazal acele etmemiz gerektiğini söyledi."
Depoya girdiğimizde Berk beni unutarak hızla ileride beklemekte olan Hazal, Kardelen ve Özgür'ün yanına gitti. Yavaş adımlarla yanlarına ulaştığımda Kardelen'in ağladığını farketmiştim.
"Şu notu okuyun," dedi titreyen sesiyle.
"Bu notu bulduğunuz zaman, hayatta olmadığımı bilmenizi istiyorum. Bu size acıklı gelmesin, sizleri seviyorum ve gurur duyuyorum. Hazal, Özgür, Kardelen ve...ve Berk. Bir sonraki notu nerede bulacağınızı söylemek isterdim ama bu tehlikeli olabilir. Zaten bu yüzden okulun her yanına sakladım. Bir notu bulan düşman, diğerine ulaşamasın diye. Bu not size sevgilerimi iletmek içindi. Sizleri çok seviyorum. Ve sen, Berk. Sıkı giyin, hasta olmanı istemiyorum. -Gökçe."
Yutkundum. Berk sanki hissetmiş gibi ceketinin fermuarını yukarı çekti. Bir an kimse konuşmamıştı.
~~~~~~
Herkes odalarına döndüğünde beni de, Hazal'ı da uyku tutmamıştı. Saat beşe geliyordu. Ve bugün derslere girmemeye karar vermiştik. Sadece uyuyacaktık.
Aklıma takılan bir soru olmuştu. "Gökçe neden Berk'e özel olarak bir mesaj gönderdi?"
"Ondan öyle çok hoşlanıyordu ki..." diye fısıldadı Hazal moralsizce. "Kolejde Berk'ten hoşlanmayan kız yok ki zaten. Gökçe de onlardan biriydi ama asla onun ilk tercihi olamadı."
Haddim olmamasına rağmen içimden gelen bir dürtüyle, "Neden?" diye sordum.
"Berk öyledir. Gökçe'ye çok çektirdi ama olmadı işte. Asena bile onunla çıkmak için saçını onun istediği renge boyattı."
"Adil değil," diye fısıldadım.
Fotoğraf aklıma gelmişti. Gökçe'nin yanındaki ben olamazdım, sadece kendime benzettiğime karar vererek bu konuyu aklıma getirmemeye çalıştım.
"Hadi uyu Gece," dedi Hazal.
Ancak Hazal benim yatağımda uykuya dalmıştı ve bunu farkettiğimde artık çok geçti. Uyuduğundan emin olduğumda onun yatağına yattım. Yatak erkek parfümü kokuyordu çünkü Berk gece orada uyumuştu, doğal koku mu yoksa parfüm mü olduğunu anlayamasam da koku çok hoşuma gitmişti. Yastığa iyice sarılarak uyumaya çalıştım.
~~~~
Birkaç saat sonra Hazal uyumaya devam ederken ben test çözüyordum. Öğle yemeği saati geldiğinde o kadar acıkmıştım ki Hazal'ı uyandırmak aklıma gelmeden odadan çıkıverdim.
Yurt binasından çıkar çıkmaz bana bakan birkaç insan görmemle sanki suç işlemiş gibi paniklemiştim. Ellerimi ceplerime koyarak makyajsız, solgun yüzümü çekinmeden sergiledim ve kafeteryaya girdim.
Patates püresi ve parmak büyüklüğünde dilimlenmiş sosislerde karar kılarak tepsime doldurdum ve kendime boş bir masa aramaya başladım.
O sırada kafeteryayı bir anons sesi doldurmuştu. "GECE GÜNEŞ, LÜTFEN İDAREYE..."
İnsanlar umursamamışlardı. Herkes sohbetlerine geri dönerken titremeye başlayan bacaklarımla tepsimi olduğu yerde bırakarak kafeteryadan çıktım ve okul binasına ilerledim.
Müdirenin odasına vardığımda kapıyı iki kez tıkladım ve içeri girdim.
Kadın siyah deri koltuğunda oturuyor ve kahvesini yudumluyordu. Önünde gri bir laptop ve üzerinde "Hale Yazıcı" yazan bir kalem duruyordu. Kadın, "Geç kızım, otur..." dedi ve kendimi koltuğa bıraktım. Söze başladı.
"Senin hakkında bazı duyumlar aldım. Konunun ne olduğunu biliyorsun diye düşünüyorum. Seni dinliyorum."
"Hayır, bilmiyorum," dedim kısık sesle.
"Bir süre önce babanı kaybettiğini duydum. Belki bilmiyorsundur ama yakın arkadaşımdı. Aynı üniversiteden mezunuz. Annen, seni buraya gönderirken sorunlu bir çocuk olduğunu söylemişti. Sakın yanlış anlama, sorunludan kastım psikolojik bir çöküş yaşıyor olman."
Sinirlenmemeye özen göstererek ellerimi dizimin üstüne koydum. "Bakın, neler olduğunu gerçekten bilmiyorum."
"Bu gece bir delikanlıyı sizin odanıza girerken görenler olmuş. Kayıtlara baktık, oda arkadaşın odanızda değilken yani sen odada yalnızken içeri bir erkek öğrenci giriyor. Ne söylemek istersin?"
Berk'in odama girdiğini gördülerse, gece dörtte Hazalların yanına, depoya giderkenki halimizi de görmüşlerdir diye düşündüm ve bir şeyler gevelemeye karar verdim.
"Bunu...bunu kim görmüş?"
"Kimin gördüğü önemli değil, evladım. Benim kulağıma gelenler bunlar. Bir dahaki sefere bu kadar sakin davranmayabilirim. Okulumuzda kız ve erkek öğrencilerin birbirlerinin yatakhanesine gizlice girmesini kolayca affedemiyoruz."
"Peki arkadaşımın benim odama girdiğini gören kişi o saatte yatakhane koridorunda ne arıyormuş?" deyiverdim. Sinirlenmiştim. Kadın gözlüğünü çıkararak bordo rengi gömleğinin yakasına taktı.
"Pekala Gece. Bilmelisin ki bu bir kez daha tekrarlanırsa ailen aranacak."
Histerik bir şekilde güldüm ve ardından o acımasız, alaycı ifademle konuştum. "Hangi ailem?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kolej
Mystery / ThrillerGece Güneş. Paradoks gibi bir ismim, simülasyona benzer bir hayatım vardı. On altıma girer girmez kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, adını ilk kez duyduğum sorunlu çocuklar kolejine gönderileceğimi nereden bilebilirdim? Ailemin beni apar topar ayak...