-2-

22.8K 1.1K 100
                                    

Annem bana bir hikaye anlatmıştı küçükken. Sekizinci yaşımı kutluyordum, salonu benin için balonlarla süsledikten sonra hep yaptığı gibi kahküllerini kenara iterek yanıma gelmişti.

"Sana bir öykü anlatacağım, tatlım. Bir prenses varmış. Büyüleyici bir güzelliğe sahipmiş ancak birileri onu kıskanırmış. Bir gün ona zarar vermek için plan hazırlamışlar. Ama prenses o kadar zekiymiş ki bunun üstesinden gelmeyi başarmış. Ve bu yüzden de," elindeki gümüşlerle süslenmiş prenses tacını bukleli saçlarıma geçirmişti. "Bu tacı hak etmiş. İyi ki doğdun prenses."

O günün ardından hep birilerinin bana zarar vermek istediğini düşünmeye başlamıştım. Bunun ne ifade ettiğini bilmiyordum, ama annem savaşı kazandığımı söylediği için bir yandan da rahattım.

Çaresizlikten daha berbat bir şey varsa, çaresiz birini teselli etmek zorunda olmaktı sanırım. Hazal, arkadaşı Gökçe kaybolduğu için üzülüyordu ve beni odasında bir fazlalık olarak görüyordu.

Kitaplarımı çantama yerleştirdikten sonra ruj sürmekte olan Hazal'a baktım.

"Sence abartılı mı olmuş?" diye sordu aynaya bakarak.

"Hayır," diye seslendim. Çantam tamamen hazırdı. Omzuma alarak kapıya yöneldim.

"Nereye?" diye seslendi Hazal, telaşlı gibiydi. "Gel de biraz makyaj yapalım sana. Ölü gibisin."

"Gerek yok," dedim sade bir şekilde. "Hadi derse girelim."

Sınıfa girmemizle karşımda dün kriz geçiren kızın tırnaklarını kemirerek en arka sırada, bir çocuğun yanında oturduğunu farketmiştim. Kızın hemen önündeki boş yere oturdum, Hazal da arkadaş grubunun en arkadaki dörtlüsüne katılmıştı. 

Kardelen, yani kriz geçiren kız da tıpkı benim gibi kendine bakım yapmaktan hoşlanmıyor gibiydi. Saçları özensizce taranmıştı, arkamda kollarını bağlamıştı ve yanındaki çocukla konuşmuyordu.

 Dersin sonuna yaklaşırken kapı açıldı, içeriye sarı saçlı, makyajıyla göz kamaştıran şıkır şıkır bir kız gelmişti. Hocadan ayaküstü özür dileyip mazeretini açıklarken telaşlı görünmüyordu. Uyanamadığını söylemişti. Hızlı, ama çok da hızlı olmayan serikanlı adımlarla ilerledi ve yanı boş olan tek kişinin, yani benim yanıma oturdu.

Çantasını pat diye sıraya koyduktan sonra oturmuştu. Rahat birine benziyordu. Ona bakmamaya çalıştım. Onun ve sınıftaki diğer hiç kimsenin bana bakmaması için de dua ediyordum.

Ben böyleydim işte, özgüvenim yerlerdeydi.

~~~~

Sadece kolej öğrencileri için yapılmış olan market, okul binasının bitişiğindeydi. Dersler bitmişti, yatakhanelere gitme saatimiz gelmemişti ve karanlık havada kimisi bahçede geziniyor, kimisi odalarına, benim sözlüğümde kabuklarına çekiliyordu.

Kolejin bulunduğu vadinin ilerisinde göl vardı. Kaybolan kız Gökçe'nin cesedinin bir ihtimal gölde olduğunu düşünerek arama yapmışlar, hiçbir ize rastlanmadığında pes etmişlerdi.

Hayatımda gördüğüm en tuhaf okuldu.

Bir zaman sonra, ben bahçedeki banklarda otururken yanıma Kardelen geldi. Onunla kriz geçirirkenki diyaloğum haricinde hiç konuşmamıştım.

"Merhaba," diyerek yanıma oturdu.

"Mer-haba," diye cevap verdim. İnsanlarla konuşurken bazen duraklıyordum.

"Ben...geçen gece bana yardımcı olduğun için teşekkür ederim. Adım Kardelen."

"Gece."

"Evet, hava tamamen karardı."

"Hayır, adımın Gece olduğundan bahsediyordum," dediğimde gülerek "Affedersin." diye fısıldadı.

"Biliyor musun, seni Gökçe'ye çok benzetiyorum. Kaybolan kıza. Onu çok severdim."

Kaşlarımı çattım. "Öyle mi?"

"Evet," dedi. "Harika biriydi. Aslına bakarsan değildi, hırsızlık yapmadan duramıyordu. Onunla beden eğitiminde çantamdan para aşırırken tanıştım, sonra da arkadaş olduk."

"Buraya neden geldiğimi bilmiyorum," diye mırıldandım.

"Kimse bilmiyordu. Herkes birbirinden öğrendi. Bir şey yaparsın, sonra yeniden yaparsın ve gazeteler seni yazar. Bunu senden, seni de halktan saklarlar. Sonra kendini burada bulursun. Ve sonra burada herkes birbirinden kendi hikayesini öğrenir."

"Tehlikeli değil mi?" diye sordum. "Bu kadar belalının kasten bir araya getirilmesi, yani gece birinin hepimizi kurşuna dizmeyeceğini nereden biliyoruz?"

"Ah," dedi Kardelen uzaklara bakarak. "Tehlikeli olmayan tek  şey tehlikenin kendisidir, Gece. Şöyle düşün. Ateş eğer kendi alevlerinden rahatsız olup sıcaktan yansaydı ateş diye bir şey olur muydu?"

Olmazdı.

"Seni hiç bilmediğin sırlarının içinde boğmak istiyorlar, beni de öyle. Bunu söylediğimde kimse bana inanmadı. Ama birinin yardımı olmadan geçmişim hakkında bilgi edinemem."

"Ben yardım edebilirim," dedim.

"Bak, Gökçe bize bir şeylerden bahsediyordu. Hazal ve bana. O buranın tarihini uzun süredir araştırıyordu ve belki de bir şeyler bildiği için kayboldu. Yaşadığından bile emin değiliz. Okul açılmadan önceki o gece bana telefonda araştırmalarının sonuna geldiğini, kolejin üzerinde dolaşan kara bulutları deşifre edeceğini söylemişti. Burada olan herkese tuzak kurulduğunu iddia ediyordu.''

''Bunu bize neden yapsınlar?'' diye sordum yeniden.

''Biz en tehlikeli nesiliz de ondan. Bizden korkuyorlar. Sen tüm sorunlu çocukları rastgele sınıflara dağıtıp her sınıfı lekelemeyi mi tercih edersin, yoksa hepsini aynı sınıfa koymayı mı? Bize de bunu yaptılar. Kimi şüpheli gördülerse, buraya postaladılar. Berk'i bile.''

''Berk kim?'' 

''Bugün beraber oturduğum arkadaşım. Süt kardeşim , aynı zamanda. Sahiden adını duymadın mı? O ve arkadaşı Özgür, Hazal ve benimle iyi anlaşırlar genelde.''

''Hazal ile bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum,'' dedim şaşkınlıkla. 

''Öyleyiz. Gökçe, ben, Hazal, Berk ve Özgür işte. Bizim tayfa. 

''Peki Gökçe'yi nasıl bulacağız?''

''Bana bir kanıt bırakmıştı,'' diyerek duraksadı Kardelen. ''Odamda olmalı. Gökçe başına bir şeyler geleceğini tahmin ederek bana flash belleğini vermişti. Onu bir süre açmamam gerektiğini söylüyordu. O aynı zamanda bir hackerdi.''

''Yani eğer Gökçe'yi ya da onun nasıl kaybolduğunu bulabilirsek, başımıza burada ne geleceğini öğrenebiliriz mi demek istiyorsun?''

''Evet. Ve sırlarımızı kurtarmaya çalışıyorum. Ailemizin bizi neden bir köşeye itelediğini öğrenmek istiyorum. Güç bende olsun istiyorum, Gece.''

Ve yarım saat sonra Kardelen ve ben, Kardelen'in odasında flash belleği bilgisayara takıyorduk.

'Dosyaları görüntülemek için klasörü aç,' yazısı çıkınca ikimiz de birbirimize bakmıştık. 

Ekrana tıkladığında önümüzde yüzlerce dosya belirmişti. Her birinde farklı isimler yazıyordu. Alfabeye göre dizilmişti. Ve sonra kendi ismimin yazılı olduğu dosyayı görmemle Kardelen'e işaret ettim. Belli ki Gökçe sırlarımı ben okula gelmeden önce araştırmıştı.

Dosya açıldı, karşıma çıkan ilk şey internetten screenshot yapılmış bir fotoğraftı. İnternette Gece Güneş ismi aratılmıştı. 

Çıkan ilk haber başlığı ise, ''Küçük Kızın Vahşi Ölümü''ydü.

KolejHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin