13.Bölüm

879 84 21
                                    

Bölüm adı:"Eskiler."

Petunia, ev kötü durumda dediğinde, doğruyu söylemeliyim ki bu kadar beklemiyordum. Eşyaların üstü kapatılmış olmasına rağmen her yer küf ve toz içindeydi. Önce salona girdim.

Küçüklüğümde kırdığım o masanın yerinde, şimdi bir vazo duruyordu. İçinde ki yapay çiçekler bile tozdan renkleri gözükmüyordu. Boğazıma dolan tozlu hava ile beraber öksürmeye başladım.

Salondaki cama doğru yürüyüp hemen camı açtım.

Burada uzun sürecek bir iş bekliyordu beni. O yüzden hemen asamı elime aldım ve etrafı düzeltmeye başladım.

****

Elime gelen her eşyayla birlikte anılarımı hatırlıyordum. Gülüşlerim, kavgalarım, ağlamalarım, yaralarım...
Ve bütün bunlarda yanımda olan Lily. Bir anda asamı indirip yere çömeldim. Bacaklarımı taşıyamıyordum bile. Canım acıyordu, hemde hiç olmadığı kadar. Tüm o anlarda yanımda olmaya çalışan Lily'i kaybetmiştim. Öldüğünde, cenazesinde dahi gözyaşlarımı içime akıtmıştım. Şimdi hepsi acısını alır gibi sel gibi akıyorlardı.

Kalbimi tuttum, büyük bir acı vardı. Ona yaptığım haksızlıklara rağmen hala öfke vardı içimde. Her şey farklı olabilirdi, ölmeyebilirdi. Biz.. ben.. onunla bir kere bile sarılmamıştım. Hatırladığım her anıda uzaktan beni gözetlerken duruyordu. Hogwarts'ta, evde, büyücülerin arasında, her yerde beni gözetliyordu. Ben onu uzaklaştırdıkça, o da uzaktan beni koruyordu. Elinden bu geliyordu çünkü.

Boğazımdan bir hıçkırık kaçırdığımda döktüğüm tüm gözyaşlarını ikiye katladım. Hiç ağlamadığım kadar, mutlu olmadığım kadar ağlıyordum.

Bir süre öyle kaldım yapayalnız ve ağlayarak. Bacaklarımı kendime çekerek duvara yaslandım. Başımı dizlerime yaslarken tek olduğumu, koruyacak kimsemin olmadığını hatırlattım kendime. Hatalar yapmış olabilirdim ama hepsinin de bedelini ödemiştim.

Derin derin nefes alırken, ayağa kalktım. Gözyaşlarımı silip kızarık gözlerimle asamı elime aldım. Vücudum arınmış gibi hissediyordum. Tüm o hatalarım, pişmanlıklarımın ardından arınmıştım gözyaşlarımla.

Oturduğum da katlanmış olan kıyafetimi düzeltip, asamla eşyaları yerleştirmeye devam ettim.

Her yeri yeni baştan eskisi gibi düzenlemiştim. Cebimde ablamın odasından aldığım öldüğünde ondan geriye kalan kolyesi vardı, üstünde bir fotoğraf karesi olan. James, Lily ve Harry'nin olduğu...

O sırada arkamda bir ses duydum. Kapının içeri hava girmesi için açık bıraktığımı hatırlamamla birlikte arkamı döndüm.

"Severus?"

Normalden farklı bir şekilde değişik görünüyordu. Saçları dağılmış, gözleri yorgun ve sanki az önce uyanmış gibi duruyordu. Adını seslenmemle sanki transtan çıkmış gibi kaşlarını çattı. Bir şey söylemeyince tekrar seslendim ama bu sefer adıyla değil. Az önce şaşkınlıkla adı ağzımdan çıktığında, aramızda o kadar samimiyet olmadığını düşündüm.

"Bay Snape?"

"Burada ne yapıyorsun?"

"Benim evim? Birkaç işim vardı, gelmişken yarım kalmasın diye etrafı düzenliyordum. Sizin buralarda oturduğunuzu bilmiyordum? "

Sanki bana ne yaptığımı sorarken, neden burda olduğumu değilde, benim burada olduğumu sorgular gibiydi. Görmek istediği manzara bu değildi sanki.

O bir şey söylemeyince durumdan rahatsızlık duymaya başlamıştım bile.

"Şimdi izniniz olursa işime geri döneceğim."

Oysa pek işim kalmamıştı. Hatta büyük ihtimalle yarım saate işim biter ve buradan giderdim.

Bu yüzden tam arkamı dönüp camları kapatmak için gidecektimki bileğimden tuttu ve yavaşça kendine çekti. Anlam veremeden çektiği gibi bir iki adımla yaklaştım ona. Bileğimi bırakmadan konuştu.

"Gitme."

Az önce gözlerinde gördüğümden fazlası vardı. Acı çekiyor gibiydi. Kalbim bir anlık durumun gitgelliği içinde yumuşamaya başlamıştı bile. O gördüğüm umarsamaz, laubali ve sinir olan adam yoktu sanki. Benden istekte bulunan, yıkılmış bir adam vardı.

"Snape, bırak kolumu."

Gözleri doğrudan bana bakıyordu. Ne istiyordu, neden bu kadar düşünce içindeydi bilmiyordum ama bu durum hoşuma gitmiyordu.

"Snape, bırak." Bu sefer bende bileğimi çekerek söyledim. Çekmemle birlikte zaten yavaşça tuttuğu bileğimi bıraktı. Gözlerime bakmaya devam ettiğinde ona bakmayı keserek, geri adım attım.

Ama geri adım attığım gibi az önce bıraktığı elimi geri tuttu ve bu sefer öncekine göre biraz daha sertçe çekerek dudaklarıma yapıştı.

Durumu idrak ettiğim an boşta olan elimle omzundan ittirecektim ki elimi sakince tutarak aşağı indirdi.

Karşı koymaya çalışmak istiyordum ama istemiyordum da. İki elimide ellerine hapsettiğinde çoktan karşı koymayı bırakıp sakince bekliyordum.

Sonunda benden ayrıldığında ellerimiz hala birleşikti ve ben nefesimi düzene sokmaya  çalışıyordum.










Sierra EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin