Bölüm adı : "Severus Snape."
"Sen çocuk, alakan-"
"Profesör, rica ediyorum dersimi daha fazla bölmeyin."
Söylediğim bir rica tonu olmadığı kesin olan kelimeler bir anlığına ağzımdan çıkıverdi.
Sınıftaki herkes pür dikkat dersini dahi başlatmayan beni izlerken, daha ilk dersimde daha fazla aksaklık istemediğimi yüz ifademle de ortaya koyarak, Profesör Snape'in arkasında duran Tina'yı omzundan tuttum ve kapıya götürdüm.
"Daha fazla bela istemiyorum Tina. Bu konuyu da daha sonra konuşacağız. Şimdi, dışarı çık."
Tina'nın ardından peşimizden geldiğini farketmediğim Severus Snape kapıdan geçmeden önce önümde durup bana baktı.
Hiçbir şey demeden hızla geldiği gibi geri gitti.
Harry'e bir baş hareketiyle oturmasını sağladıktan sonra, derin bir nefes alarak hızla sınıfın ortasına geldim ve konuşmaya başladım.
Derste ne onları sıkıcılıktan baymaya ne de hayatlarını tehlikeye sokacak işler yapmaktan kaçınarak ilk dersi bitirdim.
Masa da öğrencilerin çıkmasını beklerken derste yaptıklarımızı ve sonraki ders çizelgesini kafamda oluşturuyordum.
"Profesör."
Kafamı kaldırınca Harry'i gördüm.
O, annesinin her daim kıskandığım gözlerine sahipti. İçimde engel olamadığım bir kıskançlıkla ona cevap verdim.
"Evet."
"Size bir şey sormak istiyorum... Annemin evlenmeden önceki soyadıyla, sizin soyadınız aynı, acaba annemi tanıyor muydunuz?"
Varlığımdan dahi haberi olmayan bir çocuğa ben senin annenin kardeşiyim demek şuan da hiç olmadığı kadar erken geliyordu.
"Tanıyordum."
Gözleri merakla parladığında, ona gerçekleri tek başıma değil Petunia ile birlikte anlatmamız gerektiğine kaanat getirdim. Sonuç olarak ikimizde onun teyzesiydik.
"Harry, sorunu cevaplamayı çok isterdim ancak şimdi Tina'yla alakalı işlerim var. Eminim ne kadar geç kalırsam Profesör Snape bir o kadar sinirlenerek. Bunu daha sonra konuşacağız, söz veriyorum. "
Başını sallayarak, beni onayladı. Elimdeki her şeyi masaya bırakıp ayağa kalktım.
O sırada Harry'de kendi kendine bir şey söylerek sınıftan çıktı.
****
Tık, tık, tık.
Kapıyı açarak içeri girdiğimde Severus Snape masasında çok dikkatli bir şekilde elindeki iksirlerle uğraşıyordu. Onu etkilememek için yavaşça tur atarak, masanın karşı tarafına geçtim.
"Sanırım beni o kızın cezasını verdiğinizden haberdar etmek için buradasınız."
Sözcüklerini söylerken kullandığı ton bir tahmin değil, öyle olması gerektiğini vurgulayan bir emirdi adeta.
Şuan onu her ne kadar az tanıyor olursam olayım, hakkında emin olduğum bir şey vardı. Sadece ses tonu bile, birini baştan çıkartabilirdi.
İçimde istemeden oluşan bir rekabet gücüyle sesimi olacağanca kesin ve emin tuttum.
"Hayır."
Elindeki iksiri bırakarak bana baktı. Benim gibi masanın etrafında dönerek tam karşımda durdu.
"Sorabilir miyim bu kararı almanızı ne sağladı? Tina'yla okuldan önce kurduğunuz duygusal bağ umarım kararınızı etkilememiştir."
"Benim kimseyle duygusal bir bağım yok. Hele ki küçük yabancı bir kızla."
Sözlerimle bana daha da çok yaklaştı.
Verdiği nefes dahi yüzüme çarpıyorken, yüzüme doğru söylediği her kelimenim beni etkilemesinden korkuyordum."Peki ya Harry olursa?"
Küçüklüğümden bu adamla hatırladığım hiçbir şey yoktu. Sadece Lily'nin yanında birkaç defa görmüştüm. O zamanlar sessiz ve kendi halinde gözükürken, şimdi karşıma geçmiş kollarını bağdaştırıp beni sorguluyordu.
Harry ile aramda ki tek ortak nokta Lily'di. Ve bu konu onu zerre kadar ilgilendirmezdi.
"Sizin bu konuda hiç bir konuşma hakkınız yok."
Benim kısık tonuma karşılık vererek sanki birbirimize sır veriyormuşuz gibi daha da çok yaklaştı.
"Bayan Evans, o çocuk hakkında bildiklerime dayanarak varsayımlar da bulunuyorum. Ne yazık ki tek teyzesi Petunia dışında tüm aile üyeleri onu daha bebekken terk etti."
Tam ağzımı açıp kendimi savunacakken sesini yükselterek devam etti.
"İsteyerek yada zorla. Sonuç olarak yıllarını o sevimsiz yılan kadınla yaşayarak çürüttü. Ve kimse buna engel olmadı."
Yüzüne bir yumruk çakmamak için direnirken, bu kadar küstah ve laubalilik yapmasına anlam veremiyordum.
"Laflarınıza dikkat edin. Sevimsiz dediğiniz kadının, bir adı var! Ve tekrar uyarıyorum. Harry'i ne kadar tanıyor olursanız olun, beni tanımıyorsunuz. Hakkımdaki konuşmalarınızı da işitmek zorundaki değilim." diyerek bağdaş yaptığı kollarından ittim.
O sırada bir kolunun bileği açıldı ve o kapkara siyah ölüm yiyen simgesi gözüktü.
O kolunu hemen kapatırken, hızla ondan bir adım geri attım. Sonra hiçbir şey demenden odayı terk ettim.
Merlin! Bir ölümyiyenin Harry'e bu kadar yakın olmasına nasıl izin verirdi Dumbledore!
Bölümleri uzun süredir yazıyorum. Bundan sonra birkaç günde bir düzenleyip atacağım devamlı olarak. Beğendiğinizi belirten kişilere de gerçekten çok teşekkürlerrrr... ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sierra Evans
FanfictionLily ve Petunia'nın küçük kardeşi, yıllarca Petunia'nın sözleriyle kardeşini hor görmüş, Voldemort saldırdığında pişmanlıkla kardeşinin ölümüne geç kalmış, geri kalan senelerde başka şehirlerde hayat sürmüş; şimdi geride bıraktığı, korktuğu ve her ş...