Bölüm adı: "Gryfindoor bina başkanı mı?"
Hogwarts'a gelen tren az önce varmıştı. Ben ise Hagrid'le konuşmamdan sonra henüz yeni geliyordum. Bir önceki sefer hiçbir Profesöre dahi gözükmemiştim ama şimdi içeri girmek zorundaydım.
Ellerimi sıkıntıyla ovuşturduğumda, yeni bir ortama girecek olmanın mutsuzluğunu yaşıyordum. Geleli sadece birkaç dakika olmuştu.
En sonunda dayanamayıp, içeri girdim. Öğrenciler henüz trenden iniyor olmalıydılar. Böylece büyük salonun olduğu yere kadar kimseyi görmeyeceğimi düşünürken arkamdan bir ses yükseldi.
"Merlin! Sierra!"
Arkamı dönüp Profesör McGonagall'ı gördüğümde belkide geldiğimden bu yana ilk defa gülümsedim.
"Profesör McGonagall!"
Hızlı adımlarla yanına geldiğimde ona sımsıkı sarıldım.
Hogwarts'da belkide en sevdiğim insanlardan birisiydi. Onun sert ama tatlı tavırlarına hastaydım. Kendimi büyük bir şekilde düşündüğümde aklıma ilk o gelirdi.
"Küçüğüm benim."
Dediğine gülerek ondan ayrıldım.
"Artık pek küçük sayılmam. Neredeyse 20'li yaşlarımı bitirmek üzereyim."
"Sen küçük değilsen bana yaşlı dersin sanırım."
"Size karşı asla böyle bir benzetmede bulunamam..." dediğimde tek kaşını kaldırarak sevindi.
"Ancak ima edebilirim."
"Sierra! Hiçbir zaman uslanmayacaksın."
Biraz daha konuştuktan sonra Profesör McGonagall'ın yanına geçip, büyük salona doğru yürümeye başladık. En sonunda büyük salona geldik.
"Sen içeri gir, ben de o sırada birinci sınıfları karşılayım."
O sırada aklıma Tina geldi. O da trene binmiş olmalıydı.
"Bende sizinle gelebilirim aslında."
"Çok sevinirim, neden olmasın?"
Birlikte birinci sınıfların toplandığı koridora gittik. Biraz sonra küçük bir topluluk gözüktü. McGonagall onlarla konuşurken, benim gözlerim de Tina'yı arıyordu. Ancak o kadar cadı ve büyünün içinden seçemedim.
En sonunda Profesör McGonagall onları büyük salona doğru yönlendirdi.
Bende peşlerinden adım attım ki o sırada biri elime dokundu.
"Tina. Her şey yolunda mı?"
"Evet." diyerek başını salladı.
Ama yüzünde endişeli bir ifade vardı. Bir yandan topluluğu takip ederken, bir yandan da olayı çözmeye çalışıyordum.
"Tina, canını bir şey mi sıktı? Bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun değil mi?"
Tina bir şey demedi ama biraz sonra tekrar konuştu.
"Aslında ürkütücü biriyle karşılaştım."
"Nerede, Hogwarts'da mı?"
Başını salladı.
"Ah, Hogwarts'da korkulacak kimse yok merak etme."
"Var! O adamı görseydiniz böyle demezdiniz. Bir çocuk değilim artık. Hem bana sesini yükseltt ve bağırdı."
Tina'nın söylediklerini pek de ciddiye alamıyordum. Büyük ihtimalle Filch diye düşünürken Tina şikayetine devam etti.
"Buraya ilk defa geldim ve yanlışlıkla diğerlerini gözden kaybettim. Ancak bu kadar bağırmasına gerek yoktu.
Tabi o sırada sesimi çıkartamadım ama tekrar görürsem onu fena yapacağım."Tina'nın dediklerine artık gülmeye başlamıştım. Kimden bahsettiğini bilmiyordum ama epey sinirli duruyordu. Bu kadar tehditi hakedecek bir şeyler yaptığını sanmıyordum.
11 yaşındaki kızı bile sinirlendirecek derece de ürkütücü kim vardı ki?
Büyük salona vardığımızda bile Tina hala şikayet ediyordu.
"Beni küçük sanıyor olabilir ama eminim ki o bir profesör olmayı dahi haketmiyor."
Birden Tina'ya döndüm.
"Profesör mü?"
Ben bahsettiği kişinin Filch olacağını düşünürken profesörlerden biri olması şaşırtmıştı.
"Evet bana gittiğim yerin kendi sınıflarını aldığı yer olduğunu ve benim gibi bir Gryfindoor'a gidicek birini burda istemediğini söyledi. Bunu söylememiş miydim size?"
Sözleri bittiğinde büyük salona gelmiştik.
"Tina, diğerlerini takip et." diyerek yanından ayrıldım.
Ben de oradan ayrılarak büyük salonun arka kapısına doğru yürüdüm.
Bahsettiği kişinin kim olduğuna dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Belkide sadece Tina olayı büyütüyordu.
Ben arka kapıdan girdiğimde birinci sınıflar çoktan içeri girmişti. McGonagall'da hemen Albus Dumbledore'un yanındaydı.
İçeri girer girmez, Dumbledore konuşması için herkesi susturdu.
O sırada McGonagall beni yanına çağıran bir işaret yaptı. Kimsenin dikkatini çekmeden yanına gittiğimde Dumbledore konuşmasına ara vererek başka bir şey açıklayacağını söyledi.
O anda bana dönerek sözlerini devam etti.
"Proföser Sierra Evans bundan sonra aramızda Karanlık Sanatlara Karşı Savunma derslerinde yer alıcak."
Herkes bana döndüğünde öğrencilerin arasında tanıdık bir yüz arıyordum sadece.
"Ayrıca Müdür Yardımcısı McGonagall'ın uzun ve oldukça ağır bir plan çizelgesi olduğundan, bu seneden sonra Gryfindoor'un bina başkanı görevini de kendisi bizzat üstlenecektir."
Dumbledore'un açıklamasıyla, sessiz bir şekilde merakımı ve öfkemi dizginleyemeyerek McGonagall'a döndüm.
"Bu da ne demek? Bundan haberim bile yok?"
"Ben istedim. Yıllarca üç makamı birden yürüttüm. Senin söyleminle artık yaşlıyım bunlar için. Beni de kırmazsın sanırım."
McGonagall'a daha fazla bir şey söyleyemedim. Önüme dönerek öğrencilere bakmaya devam ettim.
Dumbledore konuşmasına herkese iyi seneler dileklerinde bulunarak sonlandırdı.
1.sınıfların bina seçimine geçildiğinde, Tina ilk seçmen şapkaya çıkan oldu, bu yüzden onun seçimi bitine kadar yanında kaldım ve sadece iki dakika sonra seçmen şapka 'Gryfindoor' diye bağırdı.
Bu sene Gryfindoor'a seçilen ilk kişi oldu. Masa coşkuyla karşılarken en sonunda beklediğim oldu.
Harry Potter oradaydı. Onun olduğuna emindim. James'e, annesinden daha fazla benziyordu.
Hem de çok fazla. Saçları bile aynıydı.İçimde oluşan buruk bir hisle, masada boş olan yerlere baktım. McGonagall, seçmen şapkanın yanındaydı, bu yüzden onun yeri boştu. Benim yerim olduğunu düşündüğüm sandalyeye geçtiğimde, masada farkettiğim başka bir detay vardı.
McGonagall'ın yeri dışında bir sandalye daha boştu.
*772*
Yorum yapıp, vote atarsanız çok mutlu olurum. İyi okumalar.. 🖤
![](https://img.wattpad.com/cover/220767565-288-k266531.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sierra Evans
FanficLily ve Petunia'nın küçük kardeşi, yıllarca Petunia'nın sözleriyle kardeşini hor görmüş, Voldemort saldırdığında pişmanlıkla kardeşinin ölümüne geç kalmış, geri kalan senelerde başka şehirlerde hayat sürmüş; şimdi geride bıraktığı, korktuğu ve her ş...