+Gözlerimde oluşan sarsıntılar kadar bulanık bir dünyada yaşıyorum. Bitmeyen düşünceler kadar derin bir enkazın altındayım. Düşüncelerimde beni değil, hayata içtenlikle bakmayan gözleri fark ediyorum.
-Bir tablo kadar sakin, kusursuz ve temiz bir dünyada, onu kusurlu ve kirli hale getiren insanları düşünüyorum… Tek hissettiğim;
“Bir önemi kalmadı işte. Yine günlerce sussam hatırlarım. Çağırmaktan sesim kısılmıştı bir keresinde. Şimdi susmak ana dilim olsa, sütüm olsa, aşım olsa ağzımı açmayan bıçakların üstüne düşsem kan gövdeyi götürse…Bir önemi kalmadı..”
Mürekkebim az, şiirlerimin yarım kalışı bu yüzden. Zihnim dolu, yalpalamalarımın sebebi bu. Çoğu zaman boğuluyorum, susmaktan. Yatıştıramıyorum yüreğimdekileri bu özlem fazla. Kelimelerim yetmiyor artık. Çünkü yazdığım kadar konuşmadım hiç ben…Çok canım yandı sanırım, fakat bize insan olduğumuzu hatırlatan şey acı duymaktır. Başka türlüsü çürümedir.
-O an, ne hissettin? senin için gerçekten zor olmalı.
+Hiç, hiç bir şey.
-Nasıl? +Bazı insanları içinde çok fazla büyütürsün, onları öyle bir yere koyarsın ki kimse onu oradan alamaz, yere göğe sığdıramazsın. kendi içinde onu öyle bir büyütürsün ki, o artık senin için ölümsüz olur. o benim için öyleydi, asla aklıma gelmezdi bir gün gerçekten gidebileceği, çünkü o öyle biriydi ki, ölmezdi, ölemezdi. inanmadım, inanamadım, ağlayamadım bile. bir iki gün sonra anladım, çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi değildi, öyle biri artık yoktu ve bir daha da gelmezdi.çakmağın var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mezar taşımdaki dört mısraya bakarken ağlayışına
DiversosNe sen vardın ne ben. Olduğumuzu sanarken sürüklenip duruyorduk oradan oraya. Ya da var olmaya çalışırken. Ne varım ne yokum aslında ben. Var olmaya da çalışmıyorum bir yandan yok olmaya da ama. Hayatın beni nereye götürdüğünü izliyorum bir süredir...