0.9

45 2 0
                                    

MEDYA: ZEYNEP

*16/03/2021 Salı.*

Koca parası harcamak, insanı ebeveynine bağlı bir çocuk gibi çaresiz yapıyordu. Sude'nin içine düştüğü gibi maddi bir sıkıntı yaşamamıştım ama arkadaşımı anlayabiliyor idim. Özellikle bizim gibi, hayatında hiç çalışmamış, kocasının cebine koyduğu parayla gezip dolaşıp alışveriş yapmış, arkadaşlarıyla buluşup yemeklere gitmiş, kısaca bol keseden harcamış kadınlar için musluğun kısılması ve hatta kapanması sinir bozucu olmalıydı. Eğer ilk başından her şeyi maddiyata bağlamamış olsaydık, o zaman kocanız cebimize para koymadığı zaman arkadaşlarımızla pahalı yemeklere gidip hesabı kırışmadığı'mız için üzülmez'dik. Aslında en doğrusu her kadının kendi parasını kazanması, bir işinin olmasıydı.

Sudeye sıkıca sarılırken aklımdan bunlar geçti. Biricik arkadaşımın başı omuzumdaydı. Tabi onunla birlikte benimde moralim düşmüş, elimden ne gelebilir diye düşünmeye başlamıştım.

Bundan sonra bende rahat hayat sürmeyecek idim. Ama bunada şükür. En azından eski(!) Kocam kızım Esilanın tüm masraflarını karşılayacak idi. Bana gelince, altımdaki arabayı ve parmağımdaki okkalı pırlantayı satarak bir süre sade ama rahat bir hayat yaşamayı düşünüyordum. Bunlar suyunu çekince ne olacaktı? Belki kendime göre bir iş bulurdum, yada bilemiyorum. İnanın şuan geleceği planlayacak durumda değildim. Yani arkadaşım Sude gibi benimde gelecek konusunda kaygılarım vardı. Sude burnunu çekti, akan bir kaç göz yaşını elinin tersiyle silip doğruldu.

Eve şöyle bir baktım. Burada kendimi iyi hissetmiştim. Sevmiştim bu evi. Hem çoğu arkadaşıma da yakındı bu ev. Eğer buraya taşınırsam komşu oluyorduk hatta bazılarıyla. Ayrıca Sude'yi öyle çaresiz ve endişeli görmüştüm ki... Mutlu etmek istiyorum arkadaşımı.

"Tutuyorum." Dedim otuz iki diş sırıtır iken.

"Ne!" Diye bir çığlık attı arkadaşım. Çocuklar da korkmuş olacak ki yanımıza gelip şöyle bir baktılar.

"Bir şey yok çocuklar, hadi siz devam edin oyununuza." Dedim yüzümdeki tebessüm eşliğinde. Çocuklar oyun oynadıkları odaya doğru koştu.

"Ben bu evi tutmak istiyorum Sude." Dedim konuya geri dönerek.

"Annenle birlikte yaşamayacak mısınız yani?"

"Şurada ne kaldı otuzuncu yaşıma. Bundan sonra Esila ile hayatımı yaşamak istiyorum. Beyoğlu'nda bundan daha güzel bir ev mi bulacağım? Küçük, sevimli, bakımlı tam bana göre..."

"Daha fiyatını bile sormadın? Hoş sorsan da söylemem ya... Hem eşinden yeni ayrıldın, hemen kendi ayakların üzerinde durmaya çalışacaksın biliyorum seni. Ben senden kira almam. Güle güle otur o zaman." Dedi gülümseyerek.

"Saçmalama kızım ya! Olur mu hiç öyle şey? Sen beni düşünme. Kirada arkadaş indirimi felan da yapma sakın. Neyse onu söyle. Valla küserim. Ayrıca bak, emlakçı ile de uğraşmıyorum. O da yanıma Kâr kalır."

"Valla Zeynep, ben sana yine de para telaffuz edemeyeceğim. Ara Ergün'ü ondan öğren. Ama emin ol zorlanmadan ödeyebileceğin bir miktar. Yani bana boşanır iken araban dışında bir şey almadığını söylediğinden, onu satıp bir süre geçinmeye çalışacak olmandan hareketle söylüyorum bunu... Sahi sonra ne yapacaksın?"

"Sahi, sonra ne yapacağım?"

Elimde olmadan arkadaşımın sorduğu bu soruyu kendi kendime tekrarladım. Pencereden dışarı baktım. Sokak çok güzel gözüküyordu. Cadde ile birleştiği yerde şahane çiçekler satan bir çiçekçi vardı. Sonra pencereye yansıyan yansıma ile göz göze geldim yine. Ah, şu dip boyası, depresyon sonucu aldığım bir kaç kilo sonucunda toplanmış göbeğim...
Yukarıdaki Doktor bakar mıydı ki bana? Yakışıklı Doktoru kalbimden geçirir geçirmez sıcaklamıştım sanki. Elimi yelpaze olarak kullanmamak için zor duruyor iken yukarıdan gelen seslerle irkildim. Tok bir erkek sesi, "yeter!" Diye bağırdı. Sonra bir kadın söylenip durdu. Doktor'un muayehanesin'den geldiği belli olan sesleri dinledik. Yani istemeden kulak misafiri olduk.

"Kavga ediyorlar." Dedi Sude, göz ucuyla tavana bakıp. "Yukarıdaki üç daireyi birleştirip üç yüz metrekarelik bir daire yarattılar şekerim. Bu diyetisyen, adama yapışmış vaziyette bırakmıyor yahu. Hoş adam bırakılacak gibi de değil şimdi. Zengin, centilmen, yakışıklı, tanınmış bir doktor. Üstelik kibar da, kadın ruhundan anlıyor."

"Diyetisyen'den önce evli miymiş?" Diye soru verdim. Beni ne kadar ilgilendirmesede.

"Karısını bir kaç sene mi ne önceden kanserden kaybetmiş." Nereden öğrendiğini sormayacak idim tabi. Okul zamanımızda da böyleydi o. Maşallah hiç bir dedikodu kaçmıyor hanımefendiden. Ben bunları düşünürken devam etti konuşmasına. "Yani bir kadını zırt diye kapı önüne koyacak adamlardan değil. Vefalı."

"Diyetisyen güzel de şimdi..." Dedim iç çekmeden hemen önce. Bende güzel idim ya neyse.

"Güzellikte bir yere kadar şekerim. Görüyorsun işte adamı sıkmış, tartışıyorlar. Kadında biraz işlev olsun yeter bence."

Sude son söylediklerinin ardından göz kırptı. İstemsizce gülümsedim. Bu samimi, kız kıza muhabbeti özlemiştim yahu.

"Sen kadında işve olsun yeter diyorsun da, benim daha dip boyam bile yok!" Dedim ve gülüştük.

"Hadi o zaman! Yürü, gidiyoruz. Kuaför Alper seni görünce çok sevinecek. Beyoğlu güzeli geri gelmiş diyecek..." Hemde hiç gitmemek üzere.

"Güzelliğim geçti, bitti Sude ya. Kocamı kaptırdım, evliliğim yıkıldı, kızımla baş başa kaldık iyi mi? Ben de böyle kıçına gri eşofmanları geçirmiş, dip boyası çoktan geçmiş bir kadın olarak kaldım." Ayrıca eski halim'in aksine daha güçlü. "Bundan sonra bana kim bakar?"

"Sen kendi kendine böyle söylersen kimse bakmaz tabii. Kuaför, güzel bir yemek ve küçük bir alışveriş seni kendine getirecek, göreceksin."

"Hakikaten biraz alış veriş yapmam lazım. Ama eskisi gibi dolaplar dolusu kıyafet istemiyorum. Şimdi kapsül moda şekerim."

"Mücevherleri'ni, elbiselerini niye bırakıp geldin, anlayamıyorum seni ya. Onu bırak, mala mülke niye ortak çıkmayıp, böyle bomboş ayrıldın, bunu hiç anlamıyorum..."

"Her şey Kerim'in emeğiyle oldu sonuçta. O çalıştı, o mal mülk de öyle alındı."

"Sen belki evde oturdun ama yine de o malda mülk'te en az onun kadar Hakk'ın vardı. Kolay mı çocuk büyütmek, evi çekip çevirmek? Kerim huzurlu bir evliliğe sahip olmasaydı iş hayatında böyle başarılı olur muydu?" Haklıydı. Sonuçta her başarılı erkeğin arkasında kadın vardır. "Senin de görünmez bir gücün ve emeğin vardı. Bana sorsan gurur yapıp, mal mülk paylaşımında ortak olmadığın için ayıptır söylemesi baya aptal olduğunu düşünmeye başladım." Dedi kıkırdamalar eşliğinde. Haklıydı belki ama gururuma yenik düşmek, ondan geçinmek istemedim, ondan sonraki hayatımda. Haklı olarak.

"Benim içim rahat. Bundan sonra tek istediğim aşk!" Bu son söylediğim Sude'yi kahkahalara boğdu. Cümlem'i düzeltmek için atıldım. "Kızımın iyi olması." Ve derin bir nefes alıp, çocukların duymaması için kısık sesle devam ettim. "Ve aşk."

"Hadi hayırlısı." Deyince bende buruk bir gülümseme sergilemiş bulundum. Çocukları toparlayıp, evden beraberce, "hayırlı uğurlu olsun." Temenni ve dualarıyla çıktık. Bu evde beni neler bekliyordu bilmiyorum ama acayip heyecanlıydım...

UMARIM BEĞENMİŞSİNDİR. VOTE (YILDIZ/OY) KULLANMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMA! :)

Beyoğlu GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin