Arkadaşlar öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Üniversite veya yurt hakkında çok bilgim yok. Bu yüzden yanlışlarım olabilir. Bu yüzden hatalarımı maruz görürseniz sevinirim. Ya da uyarabilirsiniz. Şurada yanlış yaptın, buranın düzeltilmesi gerekiyor diye. Her türlü yoruma açığım. ^—^ Umarım seversiniz, iyi okumalar. :3
İlke'den...
Üç gün... Tam üç gün geçmişti babamın ölümünden sonra. Hiç kolay geçmedi tabii ki benim açımdan. Acılarım ilk günkü gibi duruyor hala. Ya da babamın o sözleri. Cesaret edip de soramamıştım, söyleyememiştim anneme. Ama iyi şeylerde oldu. Mesela Oktay abimin ailesi sayesinde annemler İstanbul'a Oktay abilere yakın bir yere taşındılar. Fakat benim okulum uzak kalıyor. O yüzden yurtta kalıyorum hala. Ablam ise yine Oktay abimin yardımıyla onların şirketinde işe girdi. Çalışmak için gayret ederse iyi bir yere gelebilirmiş ki ben zaten ablamın gayret edeceğine inanıyordum. Erva bana her gün moral amaçlı birçok şey yapıyordu. Oktay abim, Erva, ablam ve Toygar... Onunla dün tanıştım, okula geldiğim gün kimseyle muhabbetim yoktu. Babamı kaybettikten sonra üzüntüden kendimi bırakmıştım. İnsanlarla konuşmuyor, etkinlikliklere katılmıyor, gerekmedikçe sınıftan çıkmıyordum. Toygar ile aynı sınıfta olduğumu bile dün o söyleyince öğrendim.
"Hadi İlke, geç kalacağız." Erva'nın sesi ile kendime geldim.
"Tamam Erva'cım, geliyorum." diye yanıtladım onu.
Zil çaldığı için herkes dışarı çıkıyordu, ben ise herkesin gitmesini bekliyordum, her zamanki gibi.
"Şey, merhaba. Ben Toygar."
"Merhaba?" Sorar bir tonda söylemiştim bunu.
"Tanışabilir miyiz diye soracaktım, aynı sınıftayız ve sen geldiğinden beri üzgün görünüyorsun."
"İlke ben. Evet bazı üzücü olaylar yaşadım gelmeden önce."
"Özel değilse anlatabilir misin? Her türlü dinlerim, elimden ne geliyorsa yapmaya çalışırım."
"Neden ki?"
"Bilmem, benim de hiç arkadaşım yok yani burada, vakit geçirelim diye."
"Peki bakalım. Öyle olsun." Aslında bu yeni tanıştığım kişiye hayat hikayemi anlatacak değildim, sadece birazcık babamın durumundan bahsettim ve yaşantımdan.
Başımdan geçenleri Toygar'a anlatmaya başladığımda kimi zaman şaşırıyor, kimi zaman üzülüyor, kimi zaman duygulanıyordu. Güleceği bir anımın olmaması ne kötü ama değil mi? Hah. Her neyse.
"İlke... ben ne diyeceğimi bilmiyorum ama ne olursa olsun bundan sonra hep senin yanındayım, evet hayatın boyunca yaşadıklarından bir iz taşıyacaksın ama bunları düşünmemen, kafana takmaman için elimden geleni yapacağım."
"Teşekkür ederim, Toygar. Samimiyetine güveniyorum." Aslında artık kimseye güvenmiyorum da neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 Yıllık Teneffüs -Tamamlandı-
ChickLitSen hiç gerçek aşkını 4 sene bekledin mi? Tam o an ki cesaretle ona açıldığında onun gitmek zorunda olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kaldın mı? Peki, tam onu unutmaya başlamışken, onun aşkını kalbinin en derinine gömmeye başlamışken onun karşına çıkt...