Bölüm 6 - Buğlem'le bir hafta.

356 51 6
                                    

Kerim'in bölümlerinde saçmalamada üstüme yok resmen. bravo bana. =( Umarım seversiniz, iyi okumalar. =) Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. ^—^ :3 Multi Kerem -Kerim'in abisi- 


Kerim'den...


Görkem'le uçaktan indiğimizde kendimi sersem gibi hissediyordum. Ama baya sersem. Uçaktan inince böyle oldu, mis gibi koltukta uyuyordum, o uçak muavini, hostes miydi neydi uyandırmasaydı iyiydi de. Bir de ben hep bayan hostes görüyordum bu erkekti ya. Bildiğin erkek. Bir de yakışıklıydı namussuz. Hayır yani kıskandığımdan değil de uçağın hizmetinin kalitesini düşürüyordu.


Hava alanından çıkıp bir ay önce tuttuğumuz, bir hafta önce dayayıp döşediğimiz evimize gitmek için taksi çevirdik. Hala dönüyor. Tamam tamam sustum.


Eve geldiğimizde evi gezmeye başladım. Salondaki grimsi bir renkte oturma grubu, ortasındaki beyaz, siyah detaylı masa ve karşısındaki televizyon. Ulan en sevdiğim köşeli beyaz koltuk. Tam yayılmalık. Çok güzel lan. Sonra salonla birleşik mutfağa kaydı gözüm. Siyah mermer ve beyaz dolaplar. Ortada uzun masa gibi bir şey -adını bilmiyorum, cahillik- kenarında ise dört tane sandalye vardı. Mutfağın salonla bitişik kısmında kare gibi dikdörtgen beyaz bir yemek masası ve altı tane ayakları beyaz, üst kısmı siyah sandalye vardı. Kapının girişinde kahverengi bir köşe portmanto -tabii ki adına google'dan bakmadım manyak mısın?- vardı. Köşelerinde değişik eşyalar konulabilecek açık raflar, altında da ayakkabılar için dolaplar vardı. Alt kattaki bu büyük, baya büyük salon ve mutfağı gezdikten sonra misafir odası olarak kullanacağımız odaya baktım. İki tane mavi kanepe, küçük bir masa ve salondakinden küçük ama büyük sayılabilecek bir televizyon vardı. 


Daha sonra salondaki koltukların yanında yukarıya doğru uzanan merdivenlerden çıktım. Geniş bir koridorda yanlarda dört tane bir tane de karşıda kapı vardı. Yanlardaki kapılardan biri benim, biri Görkem'in odası, biri tuvalet diğeri de banyoydu. Karşıdaki oda da yine boş odaydı. Odama girdiğimde iki saattir elimde tuttuğum valizim ve çantamı bir tarafa fırlattım. Beşiktaş'lı nevresim takımımın olduğu bazanın yanında beyaz üç tane küçük çekmeceli komodin ve üzerinde dijital bir çalar saat ve küçük gümüş saplı bir abajur vardı. Duvar kenarında geniş bir bilgisayar masası ve sandalye, yatağın diğer tarafında da beyaz kapaklı, siyah kenarlı gardrop vardı. Üstte çift kapaklı dolaplar, altta da çekmeceler. Çalışma masasının yanında füme rengi -satan adamdan öğrendim çaktırmayın- bir koltuk vardı. Kitaplığım da çalışma masasının hemen yanındaydı. Mavi renkli duvarlarda ise çizimlerim vardı. Tabii ki size resim çizdiğimi söylemedim değil mi? 


Çoğunlukla siyah beyaz olmasını Beşiktaş sevdama bağlayabilirsiniz. Fanatiğim de birazcık. Siyah beyazın yanı sıra sevdiğim diğer bir renk ise mavi. Bana her gördüğümde İlke'yi hatırlatıyordu. Ben masmavi bir gökyüzüydüm ve İlk ise bana renk katan gökkuşağımdı. Duvarları da o yüzden maviye boyattım ya zaten. 


Valizimi açıp içinden kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. Teker teker çıkarıp astım. Daha sonra çorap, iç çamaşırı falan çekmecelere yerleştirdim. Kitaplarımı da kitaplığa yerleştirdim. Valizdekiler bitince valizi gardırobun yanına diktim. Taha sonra el çantamı açtım. İlk önce içinden İlke'nin benim için ördüğü siyah beyaz atkıyı çıkardım. Uzun uzun kokladım, gerçi kokusu benim parfümümdü ama yine de bana onu hatırlatıyordu. O günü, o gülüşünü, o mutluluğunu....

4 Yıllık Teneffüs -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin