4.Bölüm

1.6K 137 145
                                    

Medya;Wooyoung

Woo'dan

Mutfağa gelince sandalyeme oturdum ve hyunglara bakmaya başladım.

''Woo kahveyi beğenmedin mi? Oysa ki güzel olmuştu.''diye üzgünce konuşan Yeaosang'a baktım ve yüzüme içten bir gülümseme koyarak konuşmaya başladım,''Hayir kahve kötü değildi...sadece... midem evet midem bu aralar biraz hassas. Üşütmüş olmalıyım.''dedim cümlemin içine az bir şey yalan ekleyip. Ben konuştuktan sonra rahat bir nefes verip oda bana gülümsemişti.

Masanın başında oturan Hong hyung boğazını temizlediği zaman gülümsememi yüzümden silip ona bakmaya başladım.

''Öhm öhm romantik! anınızı bozmak ve bölmek istemem ama söyleyeceğim önemli şeyler var.''diyip bana bakarak sırıtmıştı.

''Önemli şeyler mi ? Neden ilk bana söylemedin.''diyen Seonghwa hyungu görmezden gelip direk gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.

''Evet Woo'cum şimdi bildiğine göre her evde temizlik, yemek, ütü, toz alma falan  olduğu gibi bizde de oluyor.'' Korkmam mı gerekiyor?

''Yani hyung ne demek istiyorsun?''demeden kendimi alamamıştım.

''Yanisi bizde de bu işleri sen yapacaksın 7 ay staj yaptığına göre bayaa becerikli demeksindir. Hepimiz meşgul olacağız bu süreçte bunları yapması gereken biri gerekiyor ve o kişi de sensin.'' Evet korkmam gerekiyormuş.

''A-ama hyung ben hepsini nasıl yetiştireyim. Hem sizin gibi bende meşgul olacağım. Ayrıca bu saydığın şeyleri hepimizin birlikte yapmasi gerekmiyor mu?''

İşaret parmağını bana doğru tutup ''Hayir Woo'cum hepimiz değil sadece sen. Madem herşeyimiz senin yüzünden mahvoldu. Bunun bir cezası olmalı. Seninki de bu.''demiş ve Yeosang dışında hepsi kahkaha atmıştı.

''H-hyung önemli d-değin şey bu muydu ya? Ben de bi şey sandım burada geriliyorum kaç saattir.''gülmekten konuşamayan San'a bakmıştım hafiften dolan gözlerimle.

''Ama hyung bu çok acımasızca değil mi? Hepsini tek başına nasıl yapsın? En azından birimiz yardım edelim.'' diyen Yeosang'a bakıp gözlerim dolu olduğu halde gülmüş ve, ''Sorun değil Yeosang ben tek başıma yapabilirim. Hem o kadar da kötü olamaz ki.''demiştim.

''Neyse, ne dediysem o kimse Wooyoung'a yardım etmeyecek. Sözümü dinlemeyecek olanınız varsa en başından söylesin ona göre de bir tane ceza buluruz. Hadi yemiyorsanız kalkın da şirkete gidelim hem Wooyoung da rahatça işini yapar.''demiş ve ayağa kalkmıştı. Ben de başımı -istemesem de- sallayıp ayağa kalktım ve ilaçlarımı içmek için odama ilerlemeye başladım.

''Nereye gidiyorsun?''yanımdan gelen San'ın sesiyle irkilip ona döndüm.
''Odama gidiyorum ilaçlarımı aman vitaminlerimi alacağım.''

''Hmm anladım. O kadar güçsüzsün demek. Yoksa neden vitamin kullanasın değil mi? ''dedikleri ile sinirlenmiştim. Ben güçsüz değilim.

''Yanlışın var ben güçsüz değilim. Sadece... gün içinde yorulmayayım diye vitamin alıyorum.''

''Yalan söylemek kötü bir şeydir küçük Woo.''demiş ve kahkaha atmıştı. Tanrım neden anlamıyordu?

''O zaman bu akşam saat 10'da Han Nehri'nin biraz ilerisindeki koşu yerine gel ve benimle koş. Bakalım ne kadar güçlüsün.''
Düşünmeden direk 'tamam' dedim ve odama gittim.
Temizlik için pembe bir t-shirt,mavi bir eşofman altı ve yine pembe terlik alip giydim.
Son olarakta pembe saç bandımı takıp salona gittim. Sanki ilk defa insan görmüşler gibi hepsi değişik bir şekilde bana bakıyordu.

~İstenmeyen üye~/ WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin