8.Bölüm

1.4K 139 64
                                    

Medya:Wooyoung🤤

Woo'dan;

Korkuyla yutkunup arkamı döndüm. Karşımda sarhoş olduğu belli olan 2 tane adam sırıtarak bana bakıyordu.

''Hey güzzelim neryeee booyle. Bize de bi kaçamak yapmak istersin. Haha. Ne dersinn?'' Zorda olsa yutkunup belli etmemeye çalışarak geri geri gitmeye başladım. Aynı zamanda da konuşuyordum.

''B-ben üzgünüm ama b-birazdan ar-arkadaşım  gelecek. Size iyi akşamlar''diyip arkamı döndüm ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Arkamdan gelen kahkaha,konuşma ve adım sesleri ile  gözlerim dolmuştu.

''Hadi ama güzelim alt tarafı bir gece. Dilersen her gece de olabilir. Hahaha.''ve bunun gibi daha nice iğrenç cümleler kurmuşlardı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Kahkaha sesleri kesildiğinde peşimden gelmediklerini düşünüp rahat bir nefes verdim. Etrafıma baktığımda terk edilmiş ve yıkık dökük evler dışında hiç bir şey yoktu. Kısacası korkunç bir yerdi ve ben deli gibi korkuyordum üstelik çok karanlıktı bir kaç sokak lambası dışında. Hızlı hızlı yürüdüğüm için yorulmuştum. Adımlarımı yavaşlatıp buradan çıkmanın bir yolunu bulmaya çalıştım. Ileride ışığı diğerlerine oranla daha fazla olan bir sokak lambasının önüne geçip arkasında duran kaldırım taşına oturdum. Yanaklarıma değen ıslaklıkla ağladığımı farkettim. Cidden San beni tek başıma bırakıp gitmişti. Bir kere daha bu hayatta kimseye güvenemeyeceğimi anlamış oldum. Şu halime bak ya 2 sarhoştan kaçıyordum. Ne kadar güzel!bir hayat.

Gözyaşlarımı silip ayağa kalktığım zaman aniden kolumdan tutulunca var gücümle çığlık atmıştım. Adamlardan biri kolumu çekiştirip konuştuğunda dolu gözlerimi ona çevirdim. Beni bulmuşlardı.

''Nereye böyle güzelim? Eğlence daha yeni başlıyor. Hasuki tut bunu.'' Kolumu tutan adamın beni isminin Hasuki olduğunu öğrendiğim adama gerçek anlamda fırlattiğında tekrardan çığlık attım ve titreyen sesimle konuşmaya başladım.

''L-lütfen bırakın beni. B-ben istediğniz h-herşeyi ve-veririm  yeter ki bı-bırakın beni.''

''Güzelim seni yemeyeceğiz alt tarafı tadına bakacağız.''demiş ve  beni fırlattığı adamın,beni daha sıkı tutmasını emretmişti. Kollarımdan canımı acıtacak şekilde tutarak kulağımı emen ve 'Güzelim seni bugün bizim yapacağız ve daha fazlası için yalvaracaksın' diye fısıldayan adama tekme atmaya çalışmıştım. Ama daha ayağımı kaldırımdan bacaklarımdan tutmuştu. Tanrım neden böyle şeyler hep benim başıma gelir ki. Karşımda duran adam ise pis ve kötü bir şekilde sırıtmış ve üzerime doğru yürümüştü.

''Y-yaklaşma bana lütfen. Bırak beni. Imdatt kimse yok mu? Lütfen yardım edinn...''bi yandan kurtulmaya çalışıyor bi yandan da hem konuşuyor hem de yardım istiyordum.

''Hadi ama sen böyle yapınca işin eğlencesi kalmıyor. Neden böyle yapıyorsun. Eminim sen de keyif alacaksındır. Keyfine bak.'' demiş ve yüzünü boynuma gömmüştü. Boynumu sert hareketlerle ısırıyor,ısırdığı yeri daha sonra emiyordu. Mide bulandiriciydi.
Ikisinden de kurtulmam gerekiyordu.
Fermuar sesi duyduğum anda önüme bakmıştım ama ağladığım için gözlerim doluydu ve bu bulanık görmemi sağlıyordu.
Önümdeki adam yavaş ama aceleci bir tavırla be kadar çırpınsam da hırkamı çıkarmıştı.
T-shirtumun altından vücuduma dokunan adama tekme atmış ve var gücümle bağırmıştım ama ağzımın üstüne koyulan el ile bağırmam yarım kalmıştı. Gözyaşlarım durmak bilmeden sürekli akıyorlardı ve bu görüş açımı kapatıyordu.
Ne kadar zorlayıp çırpınsam da bi türlü kurtulamıyordum ikisinden de. Bu sefer ikisi birlikte boynuma  yönelince daha şiddetli bir şekilde  ağlamaya başladım. Sağ bacağımı kaldırıp arkamda ki adamın bacak arasına vurdum. Bu sayede arkamdan çekilmesine sebep olmuştu. Önümde duran adam ise  ne olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında yüzüne kafa atmış ve koşmaya başlamıştım.

Ağladığım için dolu olan gözlerimin görüş açımı kapatması  işimi kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştırıyordu. Arkamdan gelen ayak sesleri ve bağrışmalar daha çok korkmamı ve hızlanmamı sağlamıştı.

''BURAYA GEL SENI KÜÇÜK SÜRTÜK. BIZE VURUP KAÇMAK NEYMİŞ GÖSTERECEĞİM SANA.''

Sol tarafa dönüp bir sokağa girmiştim.
Girdiğim sokağın karanlık olması korkumu daha da arttırmıştı. Ne olduğunu bilmediğim bir şeye takılıp sırt üstü yere düşmüştüm.
Başımda keskin bir acı hissedince bi kaç saniye gözlerimi kapatmış ve acının geçmesini beklemiştim. Ama acı geçmek yerine daha da artıyordu sanki. Zorda olsa yutkunup ayağa kalktım. Başım dönüyordu ve başımdan aşağıya akan bir sıvı hissediyordum. Aniden yağmaya başlayan yağmur yüzünden bir kere daha olduğum duruma lanet ederek yürümeye başladım. Choi San bunların hepsi senin yüzünden başıma geliyordu.

Yaklaşık yarim saat boyunca yıkık dökük evlerin olduğu sokaklardan  çıkmaya çalışıyordum. Tam hızlı adımlar atayım derken başıma ağrılar giriyordu.
Yağmurun yağması ise işimi daha da zorlaştırıyordu. Çünkü şu anda her tarafım ıslaktı. Kısacası kuru olan tek yerim bile yoktu. Ayrıca yağmurla birlikte rüzgar da estiği için tüylerim diken diken oluyordu ve gereğinden fazla üşümüştüm. Sanırım hasta olacaktım. Ne olursa olsun o adamlardan kurtulduğum için mutluydum.
Ama söyledikeleri cümleler mutluluğumu uçurup yerine korku getiriyordu.
Özellikle 'Nereye gitmiş olursan ol seni bulacağız ve o zaman da seni öldürmememiz için YALVARACAKSIN.' diye isminin Haruki olduğunu öğrendiğim adamın kurduğu bu cümleydi.

Derin bir nefes verip nereye geldiğime baktım. Han Nehri'ne gelmiştim düşüne düşüne. Burnumu çekip daha fazla ayakta kalacak gücüm olmadığı için boş olan ilk banka oturdum. Başımı geriye doğru attigim zaman kendisini tekrardan belli eden ağrı ile gözlerimi kapatıp acıyla inlemiştim. Üstüme baktığımda nasıl olduğunu anlamasam da t-shirtumun yırtıldığını gördüm. Iç çekip ne kadar gücüm olmayıp yorgun olsamda ayağa kalktım ve Aptal San ile hatırladığım kadarıyla geldiğimiz yönden ilerlemeye başladım. Gözyaşlarım tekrardan kendini belli ederken, sürekli gözümün onu karardığı için ve bi şeylere takılıp durduğum için yavaş yavaş yürüyerek evin olduğu sokağa gelmiştim. Yürüyecek tek gücüm bile yoktu ama çok üşüyordum ve gecenin -belki de çoktan gece 3 olmuştur- bilmem kaçında tekrardan başka kişilerle uğraşacak gücüm yoktu. Güç bela evin önüne geldiğimde zili çalıp sırtımı duvara yaslayıp derin derin nefesler alarak kapının açılmasını bekledim. Büyük ihtimalle herkes uyuyordu. Çok geçmeden kapı açılınca yorgun ve dolu bakışlarımı kapı tarafına çevirip içeriye girdim. Gözüm karardığı için sendeleyip duvara tutundum. Ne olduğunu anlamayıp aniden yere düştüm. En son hatırladığım şey ise birinin telaş ve endişe ile adımı seslenmesiydi.

Okuyanlar varsa iyi geceler diliyorum ve gecikmiş bölüm içinde özür diliyorum. Açıkçası 2 defa yazıp sildim ve aklımdakileri buraya geçiremiyorum. Pek içime sinmedi bölüm. Ayrıca kontrol etmeden attım bölümü.

Ayrıca diğer kitaplarımı okumak isterseniz onlara bakmayı da unutmayın

964 kelime (biraz kısa oldu ama)
02.04.2021(02.37)

         °♧woosan ile kalın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

         °♧woosan ile kalın...♧°

~İstenmeyen üye~/ WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin