16.BÖLÜM

1.7K 235 93
                                    

Selaaamlaaar en sevdiğiniz ben geldiiiim!!!

Şuraya bir tekrar hatırlatması ekleyeyim: Unutmuşum yeaaaa, konu neydi ki yeaaa diyecekler.. Evet siz! Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz, önceki bölüm bir tık kadar uzağınızdaaaaaa.

İyi okumalaaar, öptüm siziii.

Adiosss!

***

Elimdeki kahve bardağını oturduğum sandalyenin kol kısmına hafif hafif vurmaya devam ederken bir yandan da balkonun demirlerinden dışarıya doğru uzattığım ayaklarımı sallayarak moron moron gökyüzüne bakıyordum. Hayatımın rayının ne ara bu kadar kaymış olduğunu oturtmaya çalışırken de Yaren'i özlüyordum. Ayağımı sallarken de özlüyordum. Kahve bardağını tutarken bile onu özlüyordum. İsteyen istediği kadar gülebilir, böyle vaziyetin de içine sokayım o ayrı konu ama, dedektif tutup kızı buldurtmayı bile düşünmüştüm. Ve bu parlak fikirlerim arasında, en çok mantıklı bulduğum, çok da bi zekice bir şey beklemiyordunuz umarım elimden anca bu kadarı gelebiliyordu ama, gidip Twitter hesabımı yeniden açmış ve her gün Yaren görür belki diye bir ton tweet atıyordum.

Son attığım tweet yüzünden aynanın karşısında bir müddet suratıma bakıp "Ulan ne mal herifsin he." diye on kere tekrarlamıştım. Tamam mükemmel bir şarkıydı, tamam Zeki Müren'in ağzına yüreğine sağlıktı ama şarkıyı her dinlediğimde içimden ulan be diyordum ben şu an hissettiklerim ile bir şarkı yazsaydım, işte o bu şarkı olurdu.

Elbet bir gün buluşacağız,

Bu böyle yarım kalmayacak.

Kafamı sandalyenin arkasına yaslayarak gözlerimi kapatıp boynumdaki kulaklığı kafamın üstünden yerleştirip şarkıyı açarken, istisnasız öncesinde Zeki Müren'in ruhuna üç kulhü göndermeyi de unutmayışım adama olan minnettarlığımın bir göstergesi olabilirdi.

Belki bir deniz kenarında,

El ele maziyi konuşacağız.

Maziyi konuşmayalım. Burası biraz revize edilebilirdi. Geleceği konuşalım. Yakın zamanda el ele tutuşalım ve geleceği konuşalım. Evet. Bu şekilde bir güncelleme yapılabilirdi.

Bir anda ayağımın altında bir karıncalanma hissedince refleks olarak demirlerin üzerinden ayağımı çekmeye çalıştığım için parmağımı vurunca gözlerim karardı. "LAAAN!" diye zıpladım oturduğum yerden fırlarken "Ananııı!!"

Bir tane oyuncak silah vardır, bilir misiniz? Böyle ince uzun sünger bir mermisi olan. İşte o silah ile vurulmuştum!

Kulaklığı kopartırcasına kafamdan çıkartırken balkondan aşağı sarkarak hangi küçük maymunun beni vurmuş olabileceğini araştırmaya başladım. Düşman çok uzakta ve yabancı değildi.

"Elinin ayarını siktiğim napıyorsun lan!!"

Enis omzuna yasladığı oyuncak sniper tüfeği ile uyuz uyuz sırıttı. "Patin gözümün zevkini bozuyordu."

Oyuncak mermiyi yerden alıp kafasına fırlatmaya çalışırken "Gözlerini oyarsam öyle bir derdin kalmaz." diye bağırdım. "Hayırdır lan sen?"

"Kutsal ben dünyanın en moronuyum eşofmanlarını giyip parka gel." Oyuncak silahı tekrar bana doğru doğrulturken gözlerimi bile kırpmadan suratına bakmaya devam ettim. "Ben aldım lan o silahı sana, beni vur diye mi aldım mal herif?"

"Öff ne ağladın be. Gelirken boncuk mermi silahını getir de iki tarafıma atıp hıncını alır mutlu olursun." Arkasını dönüp gittikten üç saniye sonra geri geldi. "O mermiyi de fırlattığın yerden al, kaybolursa serçe parmağını koparıp mermi yaparım."

Doğuştan RahatsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin