***
Aşk acımın kaç milyonuncu olduğunu bilmediğim gününde, gece olmasına neden olduğu için Ay'a mı küfür etsem, battığı için Güneş'e mi karar veremeden amaaaan işte bitirdik be bugünü de diye düşünerek yatağımda yatıyordum. Aslında günü bu kadar kolay bitirebilmek söylemesi kadar kolay olsaydı keşke. Cidden, gözüme uyku girmiyordu. Manyak gibi on yaşımdan beri aynı köşede duran dolaba bakıyordum.
"Didddddiiiitttt!"
Yüzümü yapıştırmış olduğum yastıktan kaldırırken ters ters yeni yürümeye başlamış kardeşime baktım. Tamam, sevimli bir tipti, tamam Allah'ım ne güzel bir şey buydu, tamam ulan götünü ısırırımdı ama bazen, çok nadiren, sinirlerimle oynuyordu. Ablasına 22 sene dayandırabildiğim sinirlerim, Yasin'e 2 sene bile dayanamayacak gibi duruyordu. Küçük kertenkele beni seviyordu, hatta neredeyse aşıktı, ama ne zaman onunla ilgilenmesem ya bir taraflarımı ısırıyordu ya da annemin, onun altından çıkardığı bezini gelip kafama atıyordu.
Ama cidden, arada o kadar aşık hissediyordum ki ona karşı, garip geliyordu. Eh, annemin de dediği gibi "Benim yavrularım fırtınalı sever, çünkü anaları dalganın kendisi!"
"Sen bile bana git mi diyorsun Yiğit mi diyorsun anlaşılmıyor be."
"Diiiiidddiiittt."
"Ben sana dü düt diyor muyum? Didit nedir? Abiyim ben abi!"
Gözlerini kısarak suratımı inceleyişini tanımam lazımdı. Bu küçük yer cücesinin Yeşil'den sonra doğduğunu unutmamam, gözlerimi düşmandan ayırmamam lazımdı.
Yan tarafta duran T cetvelimi Seyit Onbaşı edası ile kaldırıp kafama doğru fırlatırken şoka uğramış bir Anzak askeri gibi bakıyordum sadece.
Tahtanın sivri kenarı alnıma denk gelip olmaması gerektiği kadar bir acı hissetmeye başladığımda kaşlarımı çattım. Elimi usul usul alnıma götürdüm.
Kanıyordum!
Bir buçuk yaşındaki küçük kertenkele beni kanatmıştı!
"Boklu beze bile okeydim ben cetvel atmak nedir küçük maymun!!!!"
Annem koştura koştura odama gelip olayı analiz etmek istermişçesine etrafı izlerken "Noldu?" dedi Yasin'i kucağına alarak. "Bir şeyin var mı annecim?"
"Oğlun beni kanattı!" diye bağırdım kafamı işaret ederek. "Kafama T cetveli fırlattı!"
"Saçmalama Yiğit," dedi annem Yasin'e bakarak "Küçücük çocuk nereden bilsin şiddeti? Noldu annecim, hııı?"
Yattığım yerden kalkarak yarı boyuma gelen annemin yanına gidip parmak ucumdaki kanı Yasin'in alnına sürdüm. "Al bakalım, endişe etmen için bir sebebin olsun bari." Annem olayı anlayamadan kapıyı arkamdan kapatarak ayakkabılarım ve hırkam elimde apartmana çıktım.
Enis'i arayıp aramama ikileminde bir müddet cebelleştikten sonra ellerimi cebime sokarak merdivenleri indim. Askere gitme zamanı gelmiş 24 yaşında bir adam için yapılması gereken ayrılık acısına da koymuşum, kanamaya da diyerek alemlere akmaktı ama ben ne yapıyordum?
Sapık gibi Enislerin apartmanının kapısında arasam mı aramasam mı diye yazı tura atmayı düşünüyordum. Yeşil'e mi gitseydim acaba? Ne zamandır görmemiştim de.
Gerçi akşamın bir vakti kafam kanar, gözlerim mor mor karşısına çıksam ödü patlardı, o seçeneğin üzerini çizdim. Kafamda hala sıcaklık hissedince elimi alnıma götürdüm.
Hala kanıyor olmam inanılmazdı.
Hatta bence bir buçuk yaşındaki bir veledin kafamda dikişlik yara açması inanılmazdı. Büyüdüğü zaman bunu CV'sine mutlaka eklettirmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğuştan Rahatsız
HumorOna aşık olduğumda, sekiz yaşındaydım. Tüm Dünya bir yana o bir yana, kardeşimin okula başladığı gün. Her teneffüs yanına geleceğim diye yemin ettirmek için ayakkabılarımı saklayan kardeşimin. İlk teneffüste ondan iki sınıf üstte olmanın verdiği Mir...