Umarım bölümü beğenirsiniz, iyi okumalar!Kafamı sıraya yaslamış, uyumaya çalışıyordum. Sabah okula yürümek istemediğim için erkenden kalkmış, babam ile birlikte evden çıkmıştım. İlk dersin başlamasına daha yarım saat vardı ve sınıfta birkaç kişi haricinde kimse yoktu. Sınıfa ilk girdiğimde kimsenin olmayacağını düşünmüştüm çünkü saat erkendi.
Çaprazımda oturan iki kız kafasını test kitaplarına gömmüş ders çalışırken, ön sıramda oturan çocuk ise benim duyabileceğim kadar yüksek bir ses ile müzik dinliyordu. Oflayarak kafamı sıradan kaldırıp, çocuğun sırtını dürttüm. Adını bilmiyordum, aslında sınıftaki çoğu kişinin adını bilmiyordum.
Kulaklığını çıkarıp bana döndüğünde ''Biraz sesini kısar mısın?'' diye sakin bir şekilde konuşmuştum. Bana dik dik baktıktan sonra bir şey demeden önüne dönmüş ve kulaklığını takarak aynı seste dinlemeye devam etmişti.
Şok olmuş bir şekilde ona, daha doğrusu sırtına bakıyordum. Bir elimi yumruk yapıp, ona vuracakmış gibi kaldırdığım sırada bakışlarım sınıftan içeri giren Taehyung ile kesişmişti. Elim havada bir şekilde ona bakarken, kaşlarını çatmış sıraya doğru yürümeye başlamıştı.
Hızlıca elimi indirip sıranın altında, bacağımın üstüne koyduğumda ona doğru döndüm. ''Sen neden bu kadar erken geldin?'' diye sorduğumda hafifçe gülümsemişti. ''Sen erken geldiğin için. Tek kalmanı istemedim.''
Sınıfta göz gezdirip, birkaç kişinin de bize bakmadığını farkettikten sonra hızlıca yanağından öpmüş ve geri çekilmiştim. ''Kendimi liseli aşıklar gibi hissediyorum.'' Yüzümü buruşturdum. ''Biz zaten liseliyiz.''
Taehyung güldüğünde, bende gülmüştüm. Dün beni eve bıraktığında Chaeyoung'u arayıp, olanları anlatmak istemiştim ama ne tepki vereceğini kestiremediğimden dolayı bu fikrimden vazgeçmek zorunda kalmıştım. Üzüleceğini ve Jimin'e üzgün bakışlar atacaktı, emindim.
''Babana söyledin mi? Bugün yanına gidecek miyiz?'' diye sorduğumda kafasını onaylarcasına salladı. ''Çok sevindi.'' Bakışlarını kaçırdığında, utandığını anlamıştım. Cidden, bir insana utanmak bu kadar yakışır mıydı? Taehyung'a yakışmayan hiçbir şey yoktu.
Kese kağıdı geçirme fikri aklıma yatmaya başlamıştı. Kantine girdiğimiz gibi kızların bakışlarının hepsi Taehyung'a dönüyordu ve utanmadan bakmaya devam ediyorlardı. Üst dönemde ki kızların bile ona hayran hayran bakıyor olmasın şaşırmıyordum.
Birkaç kızın onun fotoğrafını çekerken yakalamış ve telefonlarını alarak fotoğrafları silmelerini söylemiştim. Silmemek gibi bir ihtimalleri yoktu çünkü itiraz etmiş olsalardı telefonlarının artık sağlam olmayacağını tahmin etmiş olmalılardı.
Taehyung'a farkettirmeden halletmeye çalışmıştım ama tabiki de başarılı olmamamış ve benimle dalga geçmesine sebep olmuştum. ''Bizimkilerin haricinde pek arkadaşım yok.''
Bir elini kaldırarak saçını karıştırdığında burnuma gelen koku ile gözlerimi yummamak için kendimi zor tutmuştum. Bunu yapmamasını söylemiştim oysa ki. ''Kız arkadaşım olduğunu söylediğimde o kadar mutlu oldu ki, bir an karşımda dans edecek sandım.''
''Babanı düşündüğümde aklıma çok sinirli ve soğuk biri geliyor.'' dediğimde gülmüş ve kafasını iki yana sallamıştı. ''Tanıştığınızda nasıl biri olduğunu görürsün.''
Taehyung'un gülümsemesi solduğunda bakışlarımı sınıf kapısına doğru çevirdim. Jimin gülerek yanındaki Seulgi'ye bir şeyler anlatıyordu. Dün onu arkamda bırakıp restoranda girdiğimde nereye gittiğini bilmiyordum. Ona baktığımı hissetmiş olacak ki göz göze geldiğimizde gülmeyi bırakmıştı.