Gözlerimi açtığımda hala Ekin'in omzundaydı başım. Kafamı hafifçe kaldırdım.
"Ekin saat kaç?" Uykulu halimle sesim pürüzlü çıkıyordu.
"Daha yarım saat var."
"Yarım saat mi uyumuşum? Kendimi baya dinç hissediyorum ama." Esnememle elim birine çarptı. Bu o psikopat çocuktu.
"Çok özür dilerim. Unutmuşum senin orada olduğunu. Bir şey oldu mu?" Endişelenmeme Ekin dürttü ve "Fazla yakınlaşma."dedi.
"Sanırım kaşımı yardın. Sende ne kadar ağır bir el varmış. Bunun bedelini ödeyeceksin." Gülmesi sinirlerimi bozuyordu.
Ekin birden çocuğu görmek için beni itti.
"Hayır sana bedel falan ödemeyecek. Şimdi kes sesini." Çocuk alayla güldü ve önüne döndü. Göt korkusuna cevap bile verememişti.
Ekin'e döndüğümde burnundan soluyordu. Onu yatıştırmaya çalıştım.
"Tamam bir şey yok. Sakin ol iyisin. Bak bir şey yok. Hadi bir yudum su iç." dedim ve yanımdaki şişeyi ona uzattım. Üstünden biraz içmiştim ama sorun eder mi bilmiyordum.
"Benim iyi olup olmadığım umrumda değil. Önemli olan sensin tamam mı?" Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Konuyu değiştirmeye çalıştım.
"Bir iki yudum almıştım. Tiksinirsen başka bir tane isteyelim." Büyük bir kahkaha patlattı.
"Senden tiksinseydim seni öpmezdim." Elimdeki şişeyi alıp kafasına dikti. Dibinde kalanı bana uzattı. Utandığımı düşünmüyor muydu bu çocuk?
"İç." Elinden şişeyi aldım ve bitirdim. Önüne döndü. Konuşmaya devam etti. Ekin'in dudağının tadı şişeye sinmişti. Yine aynı tattı şişedeki dudaklarının tadı.
"10 dakika sonra uçak inecek. Hazırlan." Tamam anlamında kafamı salladım.
Ekin'in sırt çantası hala bendeydi. Bagaja koymadık çünkü küçüktü. Çantayı sırtıma astım. Bir anons geldi ve uçak durdu.
Herkes inmeye başladı. Tam kemerimi çözdüm kalkacağım Ekin oturmamı işaret etti.
"Noldu?" Şaşkınca sorduğum soruya cevap vermeden yanımızda oturan çocuğa döndü.
"Sende bekle." Çocuk Ekin'e anlamsız bakışlar atsa da bekledi. Herkes inince Ekin kalktı ve çocuğun yakasına yapışıp ayağa kaldırdı.
"Doğu eğer bu kıza dokunursan sana yapacaklarıma aklın ermez." Dişlerinin arasından bunları söylerken ayağa kalktım ve Ekin'i adı Doğu olan çocuktan ayırdım.
"Bana karışamazsın." Doğu kükrediğinde Ekin tekrar yakasına yapıştı. Gerçi bu çocuk Ekin'e çok benziyordu. Bir kaç kere okulda görmüştüm ama takmamıştım.
"Annem öldü diye bana düşman olamazsın. Etrafımdakilere zarar veremezsin." Ekin artık bağırıyordu ve ben onları ayırmaya çalışıyordum.
"Ekin bırak. Gidelim." Ne kadar konuşsamda dinlemiyordu. Bu sefer Doğu Ekin'in yakasından tuttu.
"Annem sizin yüzünüzden öldü. Sizin saçma gezileriniz yüzünden artık burada değil."
Ne! Bunlar kardeş mi? Oha benziyorlar zaten. Onlarla uğraşmaktan bıktım ve uçaktan inmeye başladım. Ekin'in en son dediği cümleyi duydum.
"Ona dokunmayacaksın. Eğer görür ya da duyarsam bittin." Peşimden koştu ve valizimi alıp yanıma ulaştı. Hiç konuşmuyordu. İlk ben konuştum.
"Kardeşin mi?"
"İkizim." Bana bakmıyordu bile. Benimde bir ikizim vardı diye geçirdim içimden. Hemde bana tıpa tıp benzeyen bir ikizden bahsediyorum. Ama öldü işte. Ölenle ölünmüyor ki.
![](https://img.wattpad.com/cover/30166490-288-k466591.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKİM
Teen FictionKaybedecek hiçbir şeyleri olmayana kadar yenildiler, birbirlerine yenik düşene kadar kaybettiler. Bu his o kadar tarifsizdi ki, onlara kalan son şey sadece tek bir cümleydi. "Seni sonsuza kadar seveceğim."