Ne kadar zor sevilmemek. Ne kadar zor değer verilmeyen bir insan olmak.
İnsanların kullanıp attıklarından olmak. Bazen acıyorum Melis'e. Ne kadar zavallıca geliyor gözüme. Onun da benim gibi rahminde kist vardı ama o rahmini aldırdı. Şimdi istediği kişiyle yatıp kalkabiliyor. Ne kadar acı bu durumda olması.
O hastalığını lehine çevirdi. Ben asla böyle bir şey yapmazdım. Yapamazdım. Karakterim buna izin vermezdi.
Rahmini aldırdı diye çocuğu olmuyordu. O da bunu zevki için kullanıyordu. Bazen düşünüyorum da rahmimi aldırsam ve şu lanet hastalıktan kurtulsam. Ama öyle olmuyor işte. Dayanam ki çocuğumun olmamasına. Tabi her ihtimaldede çocuğumu kucağıma alıp sevemeyecektim. Ama ne olursa olsun rahmimi aldırmayacaktım. Sevdiğim adamdan bir çocuğum olacaktı ve ben mutlu bir şekilde ölecektim. Planım buydu.
"Yine girdin depresif hallerine civciv." Ekin saçlarımı okşuyordu. Bende tavanı seyrediyordum.
"Ne geldi aklına yine?"
"Bir şey yok uykum var." Yana döndüm ve Ekin'i arkamda bıraktım. Yanıma kaydı ve kolunu belime sardı. Bacağını bacacaklarımın üstüne sardı ve kafasını siyah saçlarıma dayadı.
"Uyu o zaman." Güldü ve yanağıma bir öpücük atıp kafasını geri yastığa attı. Gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. Aslında uyumamam lazımdı çünkü bugün regl olacaktım. Tarih bugünü gösteriyordu. Uyumaktan vazgeçip doğruldum ve Ekin'e döndüm. Gözlerini açıp bana dikti.
"Ne oldu?"
"Uyumak istemiyorum." Aslında şuan herşeyden çok uyumak istiyordum. Ama eğer uyurken hastalığım başlarsa ve Ekin yanımdayken her yer kan olursa rezil olurdum. O yüzden şuan bana uyumak haramdı. Yatakta oturur pozisyona geçip tek kaşını kaldırdı. Oha yapma ya öyle. Tipe bak. Öperim ben bunu. Yerim de.
"Sen. Uyumak. İstemiyorsun?" Hayır istiyorum.
"Evet istemiyorum." Nefes alıp verdi ve ayağa kalktı.
"Ne yapalım peki?" Ben de kalktım ve yanına gittim.
"Bilmem." Omuz silktim ve arkamı dönüp penceremin önüne oturdum. O da geldi ve karşıma oturdu. Bacaklarımı kendime çektim ve yağan yağmuru izlemeye başladım. Yağmurun sesi huzur verirken görünüşü beni güldürüyordu. Ekin'e döndüm. Dışarıyı seyrediyordu benim gibi.
"Güzel değil mi?" Yağmur mu ? Harika.
"Evet." Elimi tuttu ve ayağa kaldırdı.
"Ne!" Bacağının birini indirdi ve beni bacaklarının ortasına oturttu. Sonra yerdeki bacağını yanıma uzattı. Ellerini ellerime kilitledi. Sırtımı göğsüne yasladım, başım çenesine değiyordu. Kollarını arkadan belime sardı ve kafasını duvara yasladı. Bende kafamı göğsüne yaslayarak yağmuru izlemeye başladım.
Yağmuru izlemek küçüklüğümden beri sevdiğim bir şeydi. Yağmuru izlerken konuşmayı pek tercih etmezdim. Bütün ilgimi ve odağımı yağmura verirdim. Yağmurun harika görüntüsüne.
Karnımda hissettiğim ağrıyla biraz eğildim. Sonra ağrı kasıklarıma indi ve acıyla inledim. Acı çok yoğundu. Canımı yakıyordu. Ekin'den ayrılarak banyoya girdim. Kapıyı kilitleyip pantolonumu bacaklarımdan sıyırdım. Ekin kapıyı yumruklamaya başladığında konuşmaya çalıştım.
"İyiyim. Bana beş dakika ver." Konuştukça kasıklarım daha da yanıyordu. Hemen önlemini aldım ve yüzümü yıkayarak dışarı çıktım. Karnımı tutarak ve Ekin'i umursamadan mutfağa inmeye çalıştım. Ama yürüyecek kadar halim yoktu. Sonunda pes edip koridora çöktüm. Akan gözyaşlarımı sildim ve Ekin'e döndüm. Çıkabilecek en şiddetli sesimle fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKİM
Teen FictionKaybedecek hiçbir şeyleri olmayana kadar yenildiler, birbirlerine yenik düşene kadar kaybettiler. Bu his o kadar tarifsizdi ki, onlara kalan son şey sadece tek bir cümleydi. "Seni sonsuza kadar seveceğim."