Ekin'den;
Valizlerimi bagaja yüklettim ve arabaya bindim. Derin bir nefes alarak arabayı çalıştırdım.
Gerçekten gidiyordum. Şaka falan değildi. Beni durduracak kimsem yoktu. Gitme diyecek kimsem yoktu. İlkim'i de kaybetmiştim.
Sarhoşken gitmemi istememişti ama kendindeyken asla gitme demezdi. Onu adım kadar iyi tanıyordum.
Gitmemi istemediğini ama söylemeyeceğini biliyordum.
Evlerinin önünde durup arabadan indim. Yavaşça ilerleyerek zillerine bastım.
Kapıyı açan bir kadın beni içeri aldı.
"Bora Bey salonda sizi bekliyor." Kafamı sallayarak salona doğru yürüdüm.
Borayla tokalaşıp sarıldık. İlkim'e geleceğimi söylememişti.
"Üstüne çok gitme. Zaten sarılıp vedalaştın onla. Sakın söyleme de." Kafamı tamam anlamında salladım.
"Merak etme. Ve çok teşekkür ederim."
"Bora sana kaç kere şarj aletimi alma demedim mi?." Merdivenlerden inerken göz göze geldiğimizde gülüşü soldu ve yutkundu.
Merdivenlerden yavaş yavaş indi.
"Hoşgeldin."
"Naber."
"Bıraktığın gibi." Gözlerimi yere indirip yutkundum. Ona ne yaptığıma bakamıyordum.
"Gidiyorum. Vedalaşmaya gel-"
"Biz vedalaştık, Ekin. İyi yolculuklar." Kaşlarım çatıldığında Borayla birbirimize baktık.
"Ne? Benden ayrıldığın gün vedalaştık ya zaten." Derin bir nefes verdiğimde hatırlıyor diye çok korkmuştum.
"Kendine iyi bak, tamam mı?" Kafasını sallayıp gözlerini kaçırdı.
"Bora şarj aletim nerede?"
"Odamda, masanın üstünde." Kafasını sallayıp arkasını döndü ve merdivenlere doğru yürüdü.
Bir anda durup arkasını döndüğünde umutlanmıştım gitme der diye ama tabi ki dememişti.
"Sen de kendine dikkat et." Yavaşça yaklaşıp sarıldığında kollarımı beline sardım. Kokusunu derin bir nefesle içime çektiğimde geri çekildi.
Gözleri dolu dolu gözlerime baktıktan sonra hızla merdivenleri tırmandı.
Arkasından gidecekken Bora beni tuttu.
"Yeter artık, kardeşim. Üzmeyin birbirinizi daha fazla. Uçağının saati de gelmek üzere. Beraber gidelim." Kafamı sallayıp gözlerimi hızla sildim ve kapıya doğru yürümeye başladım.
Ayak sesleri duyduğumda arkamı döndüm. İlkim elinde bir bez parçasıyla geri dönmüştü.
"Seni hatırlatan hiçbir şey istemiyorum hayatımda. Hepsini al ve çık hayatımdan." Elime yurttan sonra ona verdiğim tişörtümü tutuşturdu.
Onun bana verdiği tişörtünü çantama koymuş yanımda gezdiriyordum.
"İlkim." Şaşkın şaşkın bakıyordum.
"İstemiyorum sen kokan bişeyi. İstemiyorum seni hatırlatan bişeyi. İstemiyorum seni. Zaten artık sende beni istemiyorsun. İyi yolculuklar." Bi damla yaş aktığında sol gözümden dişlerimi sıktım.
Arkamı dönüp kapıdan çıktım. Hızla arabaya binip dişlerimi sıkmaya bıraktım.
Gözlerim yanıyor ağlamak için yalvarıyordu. Camı açıp soğuk havayı ciğerlerime çektim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKİM
Novela JuvenilKaybedecek hiçbir şeyleri olmayana kadar yenildiler, birbirlerine yenik düşene kadar kaybettiler. Bu his o kadar tarifsizdi ki, onlara kalan son şey sadece tek bir cümleydi. "Seni sonsuza kadar seveceğim."