"Hadi ama? Nerede kaldın? 3.30 dedim. Saat dört oldu. Ağaç oldum beklemekten." Kapıyı açmamla Ekin'in koyulaşmaktan bezen gözleri ve kızgın sesi doldurdu bütün kafamı.
Derin bir nefes aldım, gözlerimi kapattım ve ona kadar sayarken Ekin sakinlikle bekledi çünkü korktuğumda bunu yapmam gerektiğini bana O söylemişti. Gözlerimi usulca açtım.
"Korkuyorum." O da benim gibi bir nefes aldı ve kollarını açtı.
"Gel buraya." Sıkıca sardı bedenimi. Çok sıkmıyordu sanki canımı yakmak istemiyormuş gibi. Çenesi hemen kafamın üstündeydi. Saçlarımı öptü ve biraz öyle kaldı. Uzun bir süre öyle kalınca ve kıpırdamayınca öldüğünü falan sanıp geri çekildim.
Birden kendine geldi ve uykulu olduğunu belli ederek gözlerini ovuşturdu.
"Gece uyumadın mı?" Uykusuzluk gözünden akıyordu. Niye uyumamıştı ki?
"İşlerim vardı. Uyuyamadım. Ama iyiyim." Arabaya doğru yürürken sakin kalmaya çalıştım. Hala içimde bir sıkıntı vardı.
Lanet olası korkumu yenmeye gidiyorduk ve ben bundan pek emin değildim.
Ön koltuğa oturdum. Sandaletlerimi çıkardım ve bacaklarımı karnıma çektim. Dediğine göre uzun bir yolculuk yapacakmışız.
Ekin çoktan yanıma bindiğinde gözü kot şortuma takılmıştı.
"Artık bunları giymeni istemiyorum."
"Senin istediğine göre giyinmiyorum." Bir şey bulup sinirlerimi bozmasa bir yerleri eksiliyordu herhalde. Her zaman aynı şeyleri yapıyordu.
"Bir kere itiraz etme ya. Bıktım." Bu kadar sinirlenmesi normal değildi. Normalde bir kere kızar, sorunu yok eder ve biterdi. Şimdi kızma işini biraz uzatmıştı.
"Bir şeyler oldu ve sen bunu benden saklamıyorsun değil mi?"
"Sana hesap verecek değilim, Civciv." Sakin olmalıydım. Ben zaten sakindim. Kızgın olan O'ydu. Bir şeyler saklayan da O'ydu.
"Ha bir şey sakladığını kabul ediyorsun yani?" Bedeniyle bana tamamen döndüğünde gözlerinden ateş çıkıyordu. Kızmıştı cidden.
"Bunu tartışacak mıyız cidden? Gidip hemen şu şortu çıkar da beni zor durumda bırakma."
Sandaletleri tam giymeden arabadan hızla indim ve arabanın kapısını tam kapatmadan bırakıp evin kapısına doğru koştum.
Bu ani ruh değişimleri artık sıkmıştı. Çantamdan anahtarımı çıkardım ve kapıyı açmaya çalıştım. Ama önüme gelen saçlardan ve sinirden titreyen ellerim yüzünden başaramıyordum.
Daha fazla uğraşmadım ve anahtarı sinirle yere fırlattım. Kendimde kapının pervazından tutunurak yere oturdum. Çok yorulmuştum. Evet bu dengesiz hareketleri ruhumu çok yoruyordu.Gözlerimi açtığımda Ekin yerden anahtarı alıp kapıyı açıyordu. Kapıyı açtığı an yüzüne bakmadan içeri girdim ve anahtarı kilitten çıkartıp kapıyı kapadım.
Sırtımı kapıya yasladım ve biraz bekledim. Böyle yapması gerginliğimi kat kat arttırıyordu.
Kapı zili çaldığında direk odama çıktım. Beklenilmekten hoşlanmadığını defalarce demişti.
Kıyafetlerimi çıkardım. Sadece iç çamaşırlarımla kaldığımda üstüme açık mavi, dizimde biten rahat elbisemi geçirdim. Bir kaç dakika yatağımın üstünde oturdum ve Ekin'e ne olduğunu, neden böyle davrandığını düşündüm.
Doğu bir şey demiş ya da yapmış olabilir miydi? Ya da Çağrı? Ya da bir aile sorunu?
Ne olduğunu kestiremeyeceğimi anladığımda küçük siyah çantamın içine telefonumu ve bir miktar paramı attıktan sonra aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKİM
Teen FictionKaybedecek hiçbir şeyleri olmayana kadar yenildiler, birbirlerine yenik düşene kadar kaybettiler. Bu his o kadar tarifsizdi ki, onlara kalan son şey sadece tek bir cümleydi. "Seni sonsuza kadar seveceğim."