Hadi ama herkes sevilmek ister. Ona göre eşsiz olmak, hayatını onunla geçirmek, benden başka kimseye bakmasın ister. Herkes gibi bunları bende istiyorum. Ekin'in beni sevmesini, onunla birlikte yaşlanmayı, uyandığımda onun o muhteşem gülüşüyle uyanmayı, ona sarılmayı, öpmeyi istiyorum. Bu duyguyu dillendiremiyorum. Onunlayken kendimi güvende hissediyordum. Bana sarılınca o eşsiz kokusunun burnuma dolmasını seviyordum. Bazen o da böyle mi hissediyor diye düşünüyorum. Sanki beni sevmeyecekte kullanıp atacakmış gibi bir düşünce beliriyor kafamda. Sonuçta o Ekin Arslan.
Zengin, yakışıklı ,popüler, kızların hayran olduğu Ekin Arslan. O muhteşem ama ben ona uymuyorum. Ona layık değilim. Onun beni sevmesine layık değilim. Ben kimim ki? Ailesini 14 yaşında bir yangında kaybetmiş zavallının teki.
Düşüncelerim dünyaya ağır basmış bir şekilde çantasını hazırlayan Ekin'e baktım. Tüm harikalığıyla karşımda duruyordu. Çantasının fermuarını kapatırken bana baktı ve beni ele geçiren, kimsede olmayan gülüşünü attı. Karşılık veremedim çünkü beni sevemeyeceğini düşündükçe deli oluyordum. Yine.
Valizimi bütün eşyalarımı tıktım. Sonuçta eve gidince hepsi yıkanacaktı. Valizi kapattım ve fermuarını çekmeye çalıştım. Kıyafetleri rasgele yerleştirdiğim için kapanmıyordu. Valizin üstüne çıktım. Zıplaya zıplaya fermuarı çekmeye başladım. Valiz kapanmıyordu. Ne kadar zorlasamda kapanmıyordu. Ekin beni valizin üstünden kaldırdı ve kenara bıraktı.
"Sanki kapatabilecek." Alaycı bir gülümseme yolladı. Sonra tek bacağını valizin üstüne bastırdı ve fermuarı kolaylıkla kapattı. Ağzım bir karış açıkken konuşmaya başladı.
"Ne oldu hani kapatamazdım?"
"Ben önceden bastırdığım için kapandı. Benim sayemde yani. Senin değil." Dil çıkardım ve valizi çeke çeke dışarı çıkardım. Ekin'de arkamdan geliyordu. Bir merdivene bir asansöre baktım. Asansöre binmek istemiyordum ama bu valizi merdivenlerden indiremezdim. Ekin yanıma ulaştığında elimle asansörü gösterdim.
"Ona binmek zorunda mıyız?" Kafasını zorundayız der gibi salladı ve asansöre doğru yürüdü. Düğmeye bastı. Asansör geldi ve kapısı açıldı. Ekin eliyle içeri girmemi söyledi. Oflayarak ve korkarak içeri girdim. Ama Ekin kapı kapanacakken durdurdu ,beni ve valizimi dışarı çıkarttı. Asansöre girerken tuttuğum nefesimi serbest bıraktım.
"Ne oldu?"
"Tişörtün güzelmiş." Gülerek tişörtümün eteğini tuttu ve salladı. Sonra bıraktı.
Evet, unutmuştum. Tişörtlerimizi birbirimize verecektik.
"Tamam evde veririm." Elini olmaz anlamında salladı.
"Şimdi."
"Salak mısın? Burada mı soyunuyum. Evde dedim." Ofladı ve elimden valizimi alıp merdivenlerden inmeye başladı.
"Asansörle inmeyecek miyiz?" Beni takmadan gözden kayboldu.
"Harika beni takmıyor." Kendi kendime konuştuğumun farkındayım. Merdivenlerden inmeye başladım. Hala merdivenden indiğini belli eden ayak sesleri geliyordu. Beni duyuyordu ama cevap vermiyordu.
"Kime diyorum ki ben." Aşağıya inene kadar söylenmiştim. Benim zor sürdüğüm valizi hiç yorulmadan 5 kat aşağıya indirmişti. Artık ne kadar kas varsa çocukta? Siz düşünün.
Ekin'in kaslarını düşününce tüylerim diken diken oluyordu. Gerçekten çok sıkı bir vücudu vardı.
Uçağa binene kadar hiç konuşmamıştık. Uçağa binince bana nerede oturacağımı sordu bende Deniz'in yanında oturacağım demiştim. Ama ne oldu bilin diğer yanıma da Çağrı oturdu. Allahtan Deniz Çağrı'nın yanına geçmişti. O da Çağrı'dan nefret ediyordu ama benim için geçmişti oraya. Allah razı olsun çocuktan vallaha. Kurtardı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKİM
Roman pour AdolescentsKaybedecek hiçbir şeyleri olmayana kadar yenildiler, birbirlerine yenik düşene kadar kaybettiler. Bu his o kadar tarifsizdi ki, onlara kalan son şey sadece tek bir cümleydi. "Seni sonsuza kadar seveceğim."