chapter two: in

330 28 3
                                    

Bir aptal bile, seni sevdiğimi anlayabilirdi. Ancak sanırım sınıfımız bilerek üst düzey aptallarla doldurulmuştu. Şayet senin içine giren o at kuyruğuna sahip kız, bilseydi her gece senin adını fısıldayıp sakinleştiğimi; eğer bilseydi nefesim olduğunu, uzak dururdu senden. Eğer bilseydi, canımı hiç düşünmeden vereceğim tek kişi olduğunu, seninle böyle konuşmaya cesaret de edemezdi. 

Ve her şey bir anda bozuldu, düşüncelerim kesiliverdi. Bunun haricindeyse ismimi seslenen Deku ve yanıma doğru hızla koşan Kaminari'ye çatık kaşlarla bakarken onlar sağ elimi kavramışlardı. Ben daha ne olduğunu anlayamamışkense yerdeki cam parçalarına takılmıştı gözüm. Az önce içtiğim.. limonlu sodamın şişesi yerde tuzla buz olmuş el sallıyordu bana. Sanki, sanki kendine hakim olamadın aptal diyordu bana. Parmaklarımın arasından süzülen kan yere damlarken acı umrumda değildi. Nasıl böyle bir şey yapabilmiştim, nasıl fark bile etmemiştim sınıfta olduğumu? Nasıl.. Beni nasıl etkiliyordun ki kendimi dahi kaybediyordum ben? Çok kızdım kendime. Yemin ederim bu olay onlarca gece aklımı kurcalamaya devam etti. Ve gözlerin. Ufak endişe parıltıları gördüğüme yemin edebileceğim gözlerin Shouto. Bir kaç adımda yanımıza gelişin ve iyi olup olmadığımı o sakin sesinle soruşun. Aptal kızın senin için iç çekmesi dahi önemli değildi o an. 

İyi değilim demek istedim Shouto. Sensiz nasıl iyi olurum? Bana o taptığım gözlerinde sevgi göstermediğin sürece, iyi olur muyum hiç? Sevgili, dudaklarından ismim dökülmedikçe, söylesene... atar mı ki kalbim?
Ama.. iyiyim dedim. Sanki sen rüyalarımı süsleyen, gizlice fotoğraflarını çektiğim adam değilmişsin gibi sakindim hem de. Ama içimde ne fırtınalar kopuyor, ne tekneler alabora oluyor bilseydin keşke. Keşke, gösterebilseydim sana Shouto.

DaisyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin