Katsuki çoğu zaman yapacağı şeylerin sonuçlarını düşünmezdi. Bu onun kişiliğiydi. Uçarı kaçarı, sinirli, dakik.. Onlarca özelliği vardı. Ama sanırım şuan en çok bahsettiğim özelliğinden nefret ediyordu. Çünkü ayakları kendi odasının zeminine bastığı anda, gerçekleri idrak etmesi çok zamanını almamıştı. Ufacık oda üstüne gelmeye başlamıştı sarışının. Söylemişti. Siktir. Söylemişti. Ellerinin titrediğini fark etti. Oysa bu parmaklar onlarca kötüye haddini bildirirken bir kez bile kıpırdamamıştı. Bu, çocuğun üzerindeki etkisini bir kez daha görmesini sağlıyordu. Öyle ki, artık diğerine karşı hissettikleri için kendisine kızamıyordu bile. Bu yaşamaktı. Onu sevmek. Onlarca kez kağıtlara karalayıp ona verse de, yüzüne söylemiş olmak başkaydı. Hızlı adımları odasını arşınlarken derin nefesler veriyordu genç adam.
Öbür cephede ise iş başkaydı. Melez çocuk ıslak çimenlerle dolu bahçenin ortasına öylece çökmüştü. Dizleri tutmamıştı. Neydi ki bu? Daha önce olmamıştı. Şaşkınlık mıydı? Öfke miydi? İçini yakan bir şey vardı. Ağlayacak mıydı yoksa bebekler gibi? Diğerinin kelimeleri kulaklarında yankılanıyordu hala.
Seni ne kadar sevdiğimi görmüyor musun?
Soğuk hava bile etki etmiyordu, yanıyordu. En son ne zaman bu kadar... sevilmiş hissettiğini hatırlamıyordu çünkü. Hiç bir zaman aile konusunda şanslı olmamıştı. Bazen bırakılan notların bile kendisiyle dalga geçilmek için yazılıyor olduğunu düşünüyordu. Ama öyle değildi. Her gün yüzüne nefretle baktığını düşündüğü çocuk. Bakugo Katsuki. Gülümsemesini engelleyemedi Todoroki Shouto. Güneş doğarken fark etmişti. Notları yazanın sarışın olmasına sevinmişti. Bu mutluluk nefesini keserken kendisini anca toparlayabilmiş, odasına gidebilmişti.
Sarışının ne yapacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Ve bu hayatta işlerin kendi kontrolünde olmaması kadar kendisini rahatsız eden hiç bir şey yoktu. Aynada kendisine bakarken göz altlarının mor oluşuna bir küfür sallamadan edemedi. Bugün extra gergindi. Ee..zor şeydi bu itiraf işleri. Kravatını bağladığı sırada Midoriya'nın sesini duymuş, dağınık saçlarını düzeltme olayına hiç girmemişti. Belki de bu bir hataydı. Şayet kapıdan çıktığı anda üzerindeki bakışları hissetmesi uzun sürmedi. Gözleri melezin irisleriyle çakıştığında ne yapacağını bilememişti. Kalbi kulaklarına kadar ulaşırken dudakları aralanmıştı. Todoroki her zamanki gibi görünüyordu. Gözlerinin altındaki morluklar hariç. Uyumamış olmalıydı. Dayanamazdı ki. Katsuki onun uyumama nedeni olduğu için kendisinden bir kez daha nefret ederken gözlerini suçlulukla kaçırdı. Bu hiç onun yapacağı bir hareket değildi oysa. Ama karşısındaki Shouto olunca, iş değişiyordu. Merdivenlere yöneldi ve sanki dün gece hayatının itirafını yapmamış gibi davrandı Katsuki. Arkasından kendisini takip eden çocuk ise bu tepkiyi beklediği için sessizliği bozmuştu. Çoktan ne diyeceğini düşünmüştü bile. Shouto.. bazen çok düşünürdü işte.
"Her şeye rağmen dün gece kaçıp gitmen hoş değildi. Beni dinleyebilirdin."
"Ne anlatacaktın? Benden ne kadar nefret ettiğini mi? Sağ ol, kalsın."
Bakugo hızlıca cevaplamış, bu merdivenlerin uzunluğuna küfür etmişti içten içe. Koca bir sınıfın bir evde yaşaması, kat kat merdiven demekti.
"Kalsaydın öğrenirdin."
Katsuki cevap vermek istese de Shouto ondan önce davranarak kendilerini bekleyen sınıf arkadaşlarına ilerlemişti.
Gün Bakugo açısından ne kadar kötü geçiyorsa aynısı Todoroki için de öyleydi. Göz göze gelmemişler, birbirlerinden kaçmışlardı. Bu öğle arasına kadar sürmüştü. Şayet Yauyorozu Todoroki'nin yanına oturmuş, kahkaha atarak melezle flörtleşmeye çalışıyordu. Midoriya yanındaki sarışına baktı ve öfkesinin kendisini yakacağını düşündü. Şayet Bakugo'nun kırmızı gözleri alev alevdi. Kıskançlık diye düşündü yeşil kafalı çocuk.
"Bakugo, sakinleşmezsen bir şeyleri patlatacaksın."
Bunu sessizce söylemiş, sandalyesini sarışından biraz uzaklaştırmayı ihmal etmemişti. Sarışın olansa sanki onu duymuyordu. Yauyorozu melezin saçlarına bir bahaneyle dokunacağı sırada tüm yemekhanenin kendisine bakmasını sağlayacak şekilde sandalyesinden fırlamıştı fevri çocuk. İlk işi soluğu karşı masada almıştı. Ona şaşkınca bakan sınıf arkadaşlarını umursamamış, parmaklarını melezin koluna sardığı gibi konuşmuştu.
"Kalk."
"Ha?"
"Kalk."
"Yemek yiyor-"
"Melez.Kalk."
Shouto ne olduğunu anlamazken mahçup bir şekilde arkadaşlarına bakmış, hemen döneceğine dair bir şeyler söylemişti. Sonra da Bakugo'nun onu yemekhaneden sürüklemesine izin vermişti. Sarışın hep sinirli olurdu. Ama şimdi gözleri başka bakıyor gibiydi.
"Ne oldu? "
Bunu yemekhaneden çıktıkları gibi karışık saçlı çocuğa sormuştu.
"Bilerek mi yapıyorsun?"
Bakugo'nun kırmızı gözleri diğerinin farklı irislerine bakıyordu şimdi. Kolunu da hala sıkıca tutuyordu.
"Neyi?"
"Todoroki."
Sarışın çocuk bir adım atmış ve aralarındaki mesafeyi azaltmıştı.
"Anlamıyorum. Ben hiç bir şey yapmadım."
"O kızla aranda ne var?"
Todoroki kırmızı gözlerde gördüğü şeyin öfke olmadığını bu soruyla fark etmişti. Gözlerinden ince bir hüzün kaçıyordu, kolunu sarmış parmakları delicesine titriyordu. Onu sakinleştirmek adına elini omzuna koyarken düşünmedi melez olan. Biraz daha yaklaştı ve ikisinin duyabileceği bir şekilde konuştu.
"Onunla aramda bir şey olduğu yok Bakugo. Ama sinirlenip bana hesap sormanı anlamış değilim. En son baktığımda düzgünce konuşmak yerine beni bırakmıştın."
"Ne dememi istedin? Seni ne kadar sevdiğimi anlatmamı mı? Görmüyor musun zaten?"
Todoroki diğerinin gözlerinde beliren üzüntü karşısında şaşırmış ve yutkunmuştu. Bu hala kaldıramayacağı kadar ağır bir sevgiydi.
"Karşılık vermeyeceksin. Bari gözümün önünde başkalarına öyle gülme Shouto. Ne kadar acıttığını tahmin edemezsin. Seni sevecekler, sende benim gördüğümü görecekler diye korkuyorum."
Bakugo geri çekilmiş, gitmeye hareketlenmişti ki parmaklarını saran parmaklar nefesini tutmasını sağladı.
"Sevmeyi bilmiyorum ki Bakugo. Ben hiç sevilmedim, sevmedim. Bana öğretirsen.."
İnanın Todoroki'nin başka bir şey demesine gerek yoktu. Bakugo çocuğun elini kavramış, onu kendine çekmişti. Beklenmedik bu hareket diğerinin ağzını açık bırakırken Bakugo ona tek koluyla sarılmış, elini bırakmamıştı.
Cennet. Böyle mi hissettiriyor?
"Öğrenmeyi istemen benim için..ne kadar önemli tahmin dahi edemezsin. Seni o kadar çok seveceğim ki, öğrenmeyi geç öğretmen bile olabilirsin."
Todoroki bu dediğine kıkırdadığında Bakugo gözlerini kapatmış, çocuğun boynuna yanağını bastırmıştı. Kollarındaki çocuğu cebinde taşımak istiyor, ondan hiç ayrılmak istemiyordu.
"Bu yönünü hiç bilmiyorum. Arkadaşlarımızın yanında nasıl olacaksın?"
Bakugo gözlerini bile açmadı. Bu an için ne kadar beklemişti sayamıyordu bile.
"Umrumda değil. Seni herkesin yanında, her yerde.. her an böyle sevebilirim."
Todoroki midesinin kasıldığını hissediyordu. Kalbinin uğultusu kulaklarını meşgul ederken koridorun ortasında olduklarını unutmuşlardı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy
FanfictionBenimle olsaydın, gözlerin bu kadar hüzünlü bakmazdı belki de. Ve benimle olsaydın, saçlarını papatyalarla da süslerdim ben. Benim olabilseydin Todoroki Shouto, yemin ederim ki seni gölgene kadar öperdim.