chapter seven: fascinating

239 24 4
                                    

Seni sevmek.
Kahraman olmaktan başka bildiğim tek şeydi.
İyileşmiştin.
Lakin ben yine korkaklığımı konuşturmuş, tek kelime dahi edememiştim sana.
Hastanede gözleri açtığın gün geçmiş olsun diyerek yanından sıyrılmıştım.
Oysa ne kadar sevindiğimi bir ben, bir de oralarda varlığına inandığım Tanrı biliyordu.
Okula dönüşünse biraz sıkıntılıydı.
Baban oldukça zorluk çıkarmıştı duyduğuma göre.
Belli ki öğretmenlerin seni koruyamadığını düşünmüştü.
Ama asıl gerçek öyle değildi.
Sırf ateşlerini kullanmaktan korktuğun içindi her şey.
İşte o zamandan karar vermiştim.
Ateşlerini benim üzerimde kullanman için elimden ne geliyorsa yapacaktım.
Seni güçlendirecektim.
En azından güçlü olanların hayatta kaldığını okulda öğretiyorlardı.

Günler benim sana hayran olmamla geçiyordu. Aldığımız eğitimler daha da zorlaşıyor, kendimize ayırdığımız zaman da gittikçe azalmaya başlıyordu. Öyle ki sınıfça okuldan yurda doğru adımladığımız bir kış gününde kısık öksürüğün dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Omzundan sallanan ağır çantanı zor da olsa taşımaya çalışıyordun ve göz altların sabaha göre daha da çökmüştü. Dediğim gibi.. sürekli gözlerim sendeydi. Çaprazımda yürüdüğün için umursamaz çıkmasına önem verdiğim bir sesle sormuştum sonra sana.

"Ne bu hal yarım piç? Hasta mı oldun yoksa?"

Sınıfımızdaki kızlar gözlerini devirip söylenerek önümüze geçmişti ve bense yalnız kalmış olduğumuzun verdiği gerginlikle ellerimi pantolonumun ceplerine sokmuştum. Yanakların her adım atışında daha da kızarıyordu sanki. Dudaklarını ıslattığındaysa sertçe yutkunmuştum. Yemin ederim gördüğüm en güzel şeydin Shouto. Hala da öylesin.

"Üşüttüm sanırım."

Bana öyle çok cevap vermezdin. Sinirimi senden çıkarsam dahi, ben kudururken sadece dinler ve bir robot gibi ayrılırdın yanımdan. Belki de bu yüzdendi bana cevap verişine bu kadar heyecanlanmam. Bu yüzdendi, nefesimin ciğerlerimi yakması. Ne yapacağımı bilememiş, adımlarımın durmasını zorlukla engellemiştim. Bana.. bana ne yaptığına dair en ufak bir fikrin yoktu ve geçen her dakikada burnun ve yanakların soğuktan kızarmaya devam ediyordu. O gün, o gün korkmak istemedim Shouto. Önümüzde ilerleyen belki de arkamdan konuşacak olan sınıf arkadaşlarımı umursamadım. Yapacağım şeyden sonra vereceğin kötü bir tepki de umrumda olmayacaktı... Sanırım. Üzerimdeki annemin bana aldığı montumu omuzlarına bırakırken yemin ederim parmaklarım titriyordu. Şaşkın gözlerin benimkilere çıkarken yaptığım tek şey kendiminkileri kaçırıp ilerlemek olmuştu. Arkaya bakamayacak kadar korkaktım çünkü. Seninle yüzleşemeyecek kadar taş kalpli hissediyordum.

DaisyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin