Katsuki okula Endeavor'un geldiğini duyduğunda daha kahvaltıdaydı. Kahve bardağındaki son yudumunu içmiş ve arkasına yaslanmıştı. Demek ki diğeri bu sabah bu yüzden spor salonuna gelmemişti. Babası yüzünden odasından çıkmamış olmalıydı. Herkesin gözünde trip atan ufak çocuklar gibi görünse de, Katsuki onların arasındaki ilişkiyi biliyordu. Deku'dan öğremişti. Arada bir işe yarıyordu işte brokoli kafa. Dersin başlamasına daha vardı. Bu yüzden masadan kalktı ve üst kata adımladı. Yurttakilerin sesi merdivenleri çıktıkça azalırken sessizlik rahatsız edici geldi sarışına ilk kez. Ne yapacağını bilmiyordu. Çaresizlikle bir nefes verdi ve o sırada aklına odasındaki çikolatalar geldi. Çilekli, fıstıklı ufak çikolatalar.
Shouto'yu defalarca onlardan yerken yakalamıştı. Yılbaşında, doğum gününde, ablasından gelen mutlak hediyelerden olan o çikolatalar. Bakugo tatlarını merak etmişti. O yüzden kendisine de almış, diğerinin neden bu kadar sevdiğini düşünmüştü. Çikolataydı işte. Yine de zaman kaybetmedi. Belki melez çocukta vardı onlardan. Ama umursamadı. Onun için bir şeyler yapmak istiyordu. Bu sefer kendisi olarak. Bir kaç notun arkasına sığınamayacak kadar..çok seviyordu çünkü. Zor olan kısım kelimelerdi. Çocuğun beyaz kapısının önünde durduğunda tüm kelimeleri tükenmişti. Elleri titriyordu, üzerinde hala çıkartmadığı pijamalarının olduğunu da yeni fark ediyordu. Her şeye rağmen kapıyı tıklattı. Ses gelmedi. Bakugo, inatçıydı. Bir kez daha tıklattığında bitkin sesi duydu."Kahvaltı yapmayacağım Mineta."
Sarışın çocuk daha önce ne zaman bu kadar heyecanlandığını hatırlamadı.
"Çikolata? Onu da istemez misin?"
Tüm korkularına rağmen sesi düzgün çıkmıştı Katsuki'nin. Odanın kapısını aralamıştı. Gözüne ilk çarpan dağınık yatakta yorganın içinde büzüşmüş beden olmuştu. Tek görünen parçası saçlarıydı,kafasını şaşkınlıkla kaldırana dek.
"Ha? Bakugo?"
Bakugo onun şaşırmasını sevmedi. İçten içe onun gelişine şaşırmasın istemişti sanırım.
"Ne bu halin?"
Melez çocuk daha ne olduğunun farkına varamamışçasına doğruldu ve sırtını yatak başlığına yasladı. Omuz silkti ve odasının dağınıklığını düşünmemeye çalıştı.
"Ne var halimde?"
"En son Deku'nun odasını böyle görmüştüm. Doktorlar ona özel güçlerinin olmadığını söylediğinde."
"Abartma."
Shouto'nun sesi bitkindi. Bu Katsuki'nin kalbini sızlattı.
"Çikolata. Doğal mutluluk hormonu salgılatıcısı."
Oldukça uygun bir açıklamaydı. Bakugo büyük paketi oturan çocuğun kucağına koydu ve iki renk gözlerine baktı.
"Babanın ne zaman gideceğini bilmiyorum ama..ondan kaçmak hiç bir şeyi düzeltmez. Her şey daha çok boka sarar."
Bakugo diğeri ters bir şey söylerse kaldıramayacağını düşündü. Sonuçta yakın bile değillerdi.
"Kaçmak daha kolay. Ve tek bildiğim yol. Çikolatalar için teşekkür ederim Bakugo."
Bakugo hayranca baktı yatağında oturan çocuğa.
Siktir. Öpsem ya seni. Tam şurda. Şaşkınca kalsan, nefeslerin hızlansa. Tüm dertlerin gitse ve.. öylece aşık olsan bana.
Dudaklarını ıslattı sarışın ve arkasını döndü. Durdurulmayı istedi, ama olmadı. Kapıyı kapattı ve odasına ilerledi. Gülümsedi. Bu kadardı işte her şey. Shouto belki de kendisini hep birisi olarak görecekti.
Ona yardım eden birisi.
Onunla gülen birisi.
Onunla kavga eden birisi.
Ama asla onu seven birisi olarak görmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy
FanfictionBenimle olsaydın, gözlerin bu kadar hüzünlü bakmazdı belki de. Ve benimle olsaydın, saçlarını papatyalarla da süslerdim ben. Benim olabilseydin Todoroki Shouto, yemin ederim ki seni gölgene kadar öperdim.