Selam, ben geldim!
Nasılsınız?
Umarım iyisinizdir.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi ve yorumlarını eksik etmeyin, lütfen.
Seviliyorsunuz.
İyi okumalar. ♥
Yıldızlar geceye aittir.
Ama sönmüş yıldızlar ne gündüze aittir, ne de geceye.
Onlar öksüzdür, sevgilim.
Annemlerin evindeki odanın içinde dururken kollarımı göğsümde birleştirmiş ve önümde volta atan Tae'ye bakışlarımı dikmiştim.
Sağ eli çenesini sıvazlarken artık onu izlemekten yorgun düşen gözlerim birkaç saniyeliğine kapandı ve derin bir nefesi içime çekerek ''Oturur musun artık?'' diye söylendim. ''Başım dönmeye başladı.''
Daha cümlemin ortasındayken pat diye durdu ve sanki bu odada olduğumuzu unutmuş gibi birkaç saniye etrafı inceledi, ardından da ucunda oturduğum yataktan sarkan bacaklarımın önünde diz çöktü.
''Sence beni sevdiler mi?''
Durumun absürtlüğüne gülerken ''Bunu mu düşünüyorsun yarım saattir?'' diye sordum ve sağ elim anında sol yanağındaki yerini aldı. ''Bebeğim, neden bu durumda olduğunu anlatırsan daha mutlu olacağım.''
''Önce sorumu cevapla.'' dedi dudaklarını büzerek.
''Seni sevmeseler yemeğe kalman için ısrar edip durmazlardı.'' dedim gülümseyerek ve beyaz tişörtünün yakasından tutarak yüzünü kendiminkine yaklaştırdım. ''Her şeyi harika cevapladın, aferin.''
''Hım,'' diye mırıldandı ve burnunu burnuma sürttü. ''Ama çok kalabileceğimi zannetmiyorum.''
Tüm neşem bir balonun patlayışı gibi bir anda yok olurken ona çaktırmamaya çalıştım. ''Anlıyorum.''
''Son üç gün hayatım çok farklı bir yolda ve hızlı ilerliyor. Sanki seri bir kitabın ilk kitabını bitirmişim de ikincisine geçiş yapmışım ama hiçbir şey aynı değil.''
''Garip bir benzetme oldu.'' diye gülümsedim, ortama ayak uydurmaya çalışıyor olsa da içten içe beraber geçireceğimiz zamanların ve yapabileceklerimizin bir sınır noktası olduğunu düşünüyordu. ''Bir şekilde idare edeceğiz, söz veriyorum.''
Sağ elinin parmakları sol yanağımı okşarken birkaç saniyeliğine kendime her şeyi unutmak ve yalnızca bu hisle ve onunla baş başa kalabilmek için izin verdim.
Zira her seferinde mutlu olup kendimi zirvede hissederken bir anda kendimi yere çakılırken bulmak çok yorucu bir şey olsa gerekti. Ben buna alışabilir miydim, bilmiyordum; zaman gösterecekti.
''Bugün ne yapmak istersin?'' diye sordu durgunluğumun farkına vararak ve siyah pantolonumun üzerinden sol dizime bir öpücük kondurdu. ''Önümüzde çok vakit var.''
Bu çocuk ne yaptığının farkında mıydı?
''Ha?'' dedim şapşal bir şekilde ve kirpiklerimi kırpıştıra kırpıştıra ona bakmaya devam ettim; öptüğü yerde karıncalar geziyor gibi hissediyordum ve sanki beynim de onu yalnız bırakmamak için ona eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two sides of the mind
Teen FictionParmaklarımda oynattığım kuklanın ipleri parmaklarıma ilmek ilmek dolanıyorken zihnimin kuklası yaptığı ruhuma da ipler dolanıyordu, kördüğüm oluyordu. İpleri kestim, ruhumun katili oldum. İpleri kestim, küçük kızın gölgesi ruhumun oluşturdu...