Bazen hiç gelmeyecek bir şeyleri bekler insan.
"Yah, unnie!" diye bağıran Lisa'yı umursamayarak kendimi tekli koltuğa bırakırken ortadaki masanın üzerindeki ödevime bakıyordum. "Unnie!"
"Ne var?" dedim gözlerimi devirip ona bakarken, Lisa'yı azıcık tanıyorsam ona dikkatimi verene kadar başımdan ayrılmayacaktı.
"O mesaja nasıl cevap vermezsin?"
Söylediğime şimdiden pişman oldum, diye geçirdim içimden ve yüzüme sahte bir tebessüm geçirerek gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.
"Bakma bana öyle!" diye ayaklarını yere vurdu oturduğu yerden. "Niye kaçıyorsun?"
"Çünkü çok hızlı bir şeyler oluyor ve korkuyorum!" diye itiraf ettim sonunda. ''Ne yapacağımı bilmiyorum.''
İki saattir o son yazdığı mesaja bakıyor ve kafamda ona verebileceğim yanıtlar için seçenekler oluşturuyordum.
Bu yaptığımsa tıpkı şuna benziyordu: Bir ev inşa ediyordum, ardından düşünmeye fırsat bile vermeden onu yıkım topuyla yıkıyordum ve bunu tekrar ve tekrar başa sarıyordum.
Sonundaysa elde ettiğim tek şey devasa bir beton yığını oluyordu.
İşte düşüncelerim bu devasa beton yığınıydı ve ben tüm onların altında can çekişiyordum.
''Jennie,'' dedi ses tonu bu sefer merhameti barındırıp bana tebessümle bakarken. ''Gerçekten ne düşündüğümü öğrenmek ister misin?''
''İçten içe yüzüme gerçeği vuracağını bilsem de ve o gerçekten korksam da evet.''
Bana gülerek alt dudağını üst dudağının üstüne kapattı ve birkaç saniye yüzüme baktı; sanki yüzümde tüm gerçekler saklıydı ve o, onu okumasını biliyordu.
''İlk başta yalnızca yüzünü görmediğin birisinin gizemi seni etkilediği için ve eğlenmek için konuşmaya devam ediyorsun zannettim.'' dedi, dudakları arasından çıkan her kelime bundan sonra izleyeceğim yolda bana karar vermem için yardımcı olacakmış gibi hissediyordum. ''Ama daha sonra bu düşüncemden eser kalmadı. Daha önceki ilişkilerini düşününce böyle bir şeyin ilk kez başına geldiğinin farkındayım ama bu başka.''
''Nasıl yani?'' diye fısıldadım, konunun ciddiliğinden midir bilmem kelimeler dudaklarımdan fısıltı şeklinde çıkmıştı.
''Doğru kişinin hayatına ne zaman ve nasıl gireceği belli değildir.'' dedi keyifle omzunu silkerken. ''Ama önemli olan doğru kişi olup olmaması da değildir, asıl önemli olan kalbin için doğru olup olmamasıdır. Bana göre o kişi de adını bilmediğin, sana uykunda anonim diye sayıklatan ve böyle hissetmeni sağlayan kişi.''
''Ciddi anlamda bir şeyler hissettiğimi mi söylüyorsun?''
''Tabii ki!'' diye onayladı kaçtığım gerçeğe sonunda yakalanmamı sağlayarak. ''Yoldan geçen, tanımadığın bir kişi bile doğru kişi olabilir ama benim bahsettiğim bu değil, biliyorsun.''
''Kalbim acıyacakmış gibi hissediyorum.'' diye itiraf ettim o bana tebessümle bakarken. ''Lisa, hiç görmediğim bir insanın akşam ne yaptığını, ne tür kitaplardan hoşlandığını, en sevdiği rengin ne olduğunu ya da en sevdiği grubun hangisi olduğunu merak etmek beni korkutuyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two sides of the mind
Teen FictionParmaklarımda oynattığım kuklanın ipleri parmaklarıma ilmek ilmek dolanıyorken zihnimin kuklası yaptığı ruhuma da ipler dolanıyordu, kördüğüm oluyordu. İpleri kestim, ruhumun katili oldum. İpleri kestim, küçük kızın gölgesi ruhumun oluşturdu...