2.2

302 39 30
                                    


Merhaba! 

Nasılsınız? 

Bu bölüm için oldukça heyecanlıydım, o yüzden ne düşündüğünüzü oldukça merak ediyorum. 

Yorumlarınızı eksik etmeyin, lütfen.

Sizleri seviyorum, iyi okumalar! ♥



Takılmış bir plağın söylediği şarkı gibi

Aynı yerde özlüyorum seni.



   Hayatın bize yaşatamadıklarını düşlerimizle yaşayan ve sürdürmesini bilen bir varlıktık. 

Yetmiş yıllık bir yaşama binlerce hayat ve o hayatın gizli anılarını sığdırabiliyorduk ve üstelik bunu da yalnızca hayal ederek yapabiliyorduk. 

Şimdiyse yalnızca düşlerimde gördüğüm bir şeyi gerçekte kollarımın arasında tutuyordum ve bu kişi yanımda gardını düşürecek, gerçek yüzünü gösterecek kadar bana güvendiğini gösteriyordu. 

   Kollarımın arasındaki Taehyung kıpırdandığında ne kadar süredir öyle durduğumuzu düşündüm çünkü onu bileğinden yakalayıp sarıldığımdan beri kafasını kaldırıp bana bakmamıştı ve uzun denebilecek kadar bir süre gözyaşlarını omuzlarıma akıtmıştı. 

''Eğer bu bir halüsinasyonsa ve sen gerçekten Jennie'ysen durumumdan hiç şikayet etmeyeceğim.'' diye konuştu sonunda, yüzünü omzuma gömmesinden dolayı sesi boğuk geliyordu ve bunda biraz da ağlamasının payı olduğu kaçınılmazdı. ''Ama halüsinasyon değilse ve sen yine de Jennie'ysen korkuyorum, çok korkuyorum.'' 

Onu biraz daha sıktım, sanki ona ne kadar sıkı sarılırsam o kadar her şeyden koruyabilirmişim gibi geliyordu bana; biliyordum, onun içine gömdüğü ve bana söyleyemediği sorunu biliyordum. 

Hep biliyordum, yalnızca onları gün yüzüne çıkarmaktan ölesiye korkuyordum. 

''Buradayım, Tae.'' diye fısıldadım. ''Aylardır konuştuğun kız olarak, güvendiğin ve kendini sakladığın kız olarak ama en önemlisiyse seni gerçekten seven o kız olarak buradayım.'' 

Bedeni kasıldı ama yüzüme bakmak gibi bir girişimde dahi bulunmadı, bunu önemsemedim çünkü onun kendisinden önce duygularına sahiptim ve bunu ikimiz de biliyorduk. 

Bu aramızda sözü olmayan bir yemindi. 

''Yüzünden önce gerçek seni sevdim.'' dedi sanki aklımı okumuş gibi. ''Bugün için daha farklı planlarım vardı ama her şey o kızı görmem ile allak bullak oldu.'' 

Kalbim bu dediğiyle daha da hızlandı ve avuç içlerim terlemeye başladı; sanki bir anda buzdan bir odadan alevler içinde kalmış bir odaya geçiş yapmıştım ve yanan şey yalnızca bedenim değil, zihnimin içinde söylemek için sıraya dizdiğim cümlelerdi de. 

Anlaşılan kapıda dikilirken yüzümü tam inceleyemedi, diye düşündüm. Yoksa bu soruyu sormazdı bile.  

''Tae,'' diye fısıldadım kelimeleri bir araya getirmeye çalışarak. ''Bugün her şey üst üste geldi ve bu olanları her ne kadar sakin karşılıyor gibi dursam da hepsi üzerime çökmüş bir taş yığını gibi, zorlanıyorum bunları taşımakta. Jimin beni aramıyor olsaydı senden gelecek mesajı bekliyor olacaktım kim bilir kaç saat boyunca. Son zamanlarda senin Tae olduğuna şüpheleniyordum, yaptığın tüm o imaları anlamayacağım falan zannettin herhalde.'' 

two sides of the mindHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin