Gözlerim korkuyla açılmışken, ölü kızın buz mavisi gözlerine bakmaktan kaçınır vaziyetteydim. Şu anda bağırmam ve belki de polisi aramam gerekiyordu ama ben yerimden kıpırdayamıyordun. Tam o sırada omzumda hissettiğim elle sıçradım.
"Benim, Nisa." Onun bu kadar soğukkanlı oluşu garibime gitse de endişeyle konuştum.
"Kız...Yerde yatan kız, ölmüş Nisa!" Nisa beni kendisine çevirerek cesede bakmamı engelledi.
"Deniz sakin ol. Gel hadi, gidiyoruz." Duyduklarım beni şoke ederken şaşkınca Nisa'ya baktım.
"Kız ölmüş diyorum!" dedim telaşla. "Polisi veya herhangi biri aramayacak mıyız?!" Nisa soğukkanlı bir tavırla başını olumsuz anlamda salladı. Bunun üzerine korkuyla bir adım geriledim.
"Sende mi bu işin içindesin?!" diye sordum. "Bu rahatlık ne! Niye endişelenmiyorsun!" Nisa kollarımdan tuttu.
"Sana her şeyi anlatacağım ama benimle gelmen gerek, hemen!" Korkuyla yüzüne baktım. Aklımda dönen senaryolar, kafamda kurduğum hikayeler ondan kaçmam gerektiğini söylüyordu.
"Bana güvenmelisin Deniz, lütfen." Ama Nisa ise bana tam tersini söylüyordu. Elimden tuttu. "Gel hadi." diyerek beni peşinden sürüklemeye başladı. Yaşadığım şokla kendimi ona bırakmış bir vaziyette ilerliyordum. Hiçbir şey düşünemiyor ve hiçbir tepki veremiyordum. Gördüklerimden sonra konuşacak halde bile değildim.
Nisa beni geldiğimiz mekana soktuğunda önümüzdeki Eda ve İdil'e doğru seslendi.
"Kızlar, çantamı verin. Gidiyoruz hadi." Eda, Nisa'ya çantasını uzatırken İdil endişeyle bana döndü.
"Deniz! İyi misin ne oldu?" Nisa, konuşmayacağımı bildiğinden benim yerime İdil'e cevap verdi,
"Bir ceset daha." Söylediği üstüne yaşadığım şoke artarken İdil korkuyla gözlerini büyüttü. Eda'ysa çok yüksek olmayacak bir biçimde
"Kahretsin!" dedi. Hepimiz alelacele mekanı terk ederek bir taksiye bindik. Ardından neresi olduğunu bilmediğim bir binaya girdik. Sanırım kızlardan birisinin evine gelmiştik.
"Burası ortak alanımız." dedi Eda merakımı gidermek istercesine. Bense cevap vermiyor hâlâ olanları anlamaya çalışıyordum. 'Ortak alanımız' dedikleri yer siyah mobilyalarla döşenmiş iki koltuğu ve büyük masası olan bir alandı. Aslında oldukça küçüktü. Sanki bir toplantı salonu gibiydi.
Nisa beni kolumdan tutarak masanın sandalyesine oturttu. Diğerleride yerlerini aldıktan sonra birbirleriyle kısaca bir bakıştılar. En sonunda sessizliğimizi İdil böldü.
"Bu iki aydır düzenli olarak insanlar ölüyor." Aniden girdiği konuyla gözlerim büyüdü. Bunun üzerine Nisa İdil'e sert bir bakış atarak lafı devraldı.
"Evet, İdil'inde dediği gibi insanlar ölüyor ve katil hâlâ ortada yok. Bizlerse bu işi araştırıyoruz. Çünkü katilin ilk kurbanı bizim ortak bir arkadaşımızdı." dedi sesi gitgide kısılarak. Üzgün oldukları ve onu özledikleri aşikârdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palyaçonun Makyajı
Teen FictionDeniz, bir anda belirli zamanlarda işlenen seri cinayetlerin katilini ararken bulmuştu kendini. Tanıştığı üç kız ve dört adamla ise işler iyice çığırından çıkmıştı. Hatta ajan olarak başladığı işte, sıradaki kurban olduğunun bile farkındaydı. Peki y...