Konuma ulaştığımızda arabadan inmek için harekete geçtim ancak Arkın beni durdurdu.
"Dediklerimi sakın unutmayın. Deniz gözün hep telefonunda olsun ve onlar almaya çalıştığında karşı koyma. Sizlerde kızları kurtarmak için odaklanın. Ben ise etrafı inceleyeceğim sonrasında yanınıza geleceğim."
Başımı olumlu anlamda salladım ve arabadan indim. Ardından beşimizde de bulunan kulağımdaki ses cihazını düzelttim. Ne olur ne olmasın diye saçımı önüme attım ve Arkın'ın işaretiyle içeriye girdim. Asıl istedikleri bende olduğu için önce ben girecektim. İçeriyi kolaçan ettiğimde kimsenin olmayışı garibime gitmişti.
"Kimse yok." diye fısıldadım. Cihazdan bir ses gelmedi. Bunun üzerine yürümeye devam ettim. Burası oldukça eski, yıkık dökük bir yerdi. Duvardan damlayan su damlaları ve ortamı kaplayan kötü koku bunların kanıtıydı. Bir kaç adım attığım sırada gelen seslerle durdum.
"Birileri var." dedim fısıldayarak.
"Oraya girme." dedi Güney. Bunun üzerine dediğini yaparak beklemeye başladım. O sıradaysa konuşanların kim olduğunu görmeye çalışıyordum. İleriye doğru hafifçe uzandığım sırada başıma yediğim darbeyle sendeledim.
"Bakın kimler gelmiş!" Başım dönmeye başlarken sesin sahibi savunmasız kalmamı fırsat bilerek bileklerime ipi bağlamaya başladı.
"Bizde seni bekliyorduk." dedi ve ipi sıkıca sıktı. Bunun üzerinde ağzımdan kaçan küçük inlemeye engel olamadım.
"Deniz, iyi misin? Dayan, geliyoruz!" dedi Güney. Ardından duyduğum kapı sesleriyle arabadan indiklerini anladım.
"Geç bakalım şöyle." diyerek ilerletti beni. Başım dönmeye devam ediyordu ve bu yüzden önümü bile görmekte zorlanıyordum. Beni adeta yerde sürükleyerek odanın içine aldı. Yanındaki adamlara bir şey söylediğinde artık buradan tek kurtuluşumun Güneyler olduğunu anlamıştım.
"Bakın sizlere kimi getirdim!" dedi önüne doğru. Bunun üzerine başımın dönmesinden dolayı açamadığım gözlerimi hafifçe araladım.
"Deniz!" Gördüğüm kişiler bizim kızlardı. "Deniz, iyi misin!" dedi Eda. Başımı evet anlamında salladım.
"Ne yaptın ona!" diye kükredi Nisa adeta. Ancak beni tutan onun aksine dalga geçer bir tonla üç kere cıkladı. "Yakıştı mı şimdi böyle bir kıza bu ses tonu?" O sırada yan taraftaki adamın sandalyeyi uzatmasıyla beni kızların olduğu tarafa oturttu. Ardından tıpkı onlara yaptığı gibi sandalyeye bağladı.
"Siz biraz kaynaşın, ben geliyorum." dedi ve odadan çıktı. Geçmeye başlayan baş dönmesini önemsemeden kızlara yönelttim gözlerimi. Üçü de iyi görünüyordu. Tek sıkıntı gözlerindeki hafif yorgunluktu. Adamların onlara bir şey yapmamış olması moralimi yerine getirmişti.
"Ne işin var senin burada? Niye tek başına geldin?" diye sordu Nisa kızgınlıkla. Yüksek bir sesle cevap verdim,
"Sizi kurtarmak için tek başıma geldim." Kızlar ses tonumu garipsemiş şekilde yüzüme baktıklar. Bunun üzerine sadece onların duyabileceği şekilde fısıldadım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palyaçonun Makyajı
Teen FictionDeniz, bir anda belirli zamanlarda işlenen seri cinayetlerin katilini ararken bulmuştu kendini. Tanıştığı üç kız ve dört adamla ise işler iyice çığırından çıkmıştı. Hatta ajan olarak başladığı işte, sıradaki kurban olduğunun bile farkındaydı. Peki y...