Deniz, bir anda belirli zamanlarda işlenen seri cinayetlerin katilini ararken bulmuştu kendini. Tanıştığı üç kız ve dört adamla ise işler iyice çığırından çıkmıştı. Hatta ajan olarak başladığı işte, sıradaki kurban olduğunun bile farkındaydı. Peki y...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yalçın'a yakalanmak şu anda en son isteyeceğim şeydi. Bu nedenle hızlıca odama girdim ve kapıyı kapattım. Arkamı dönmeye dahi gerek duymadan alnımı kapıya yasladım. Hızlı hızlı verdiğim nefeslerle boğulacakmış gibi hissediyordum. Yavaştan titremeye başlayan ellerimle bu etki daha çok kendini gösteriyordu. Anlaşılan hastalığım tetiklenmişti. Bu nedenle hızla çantamdan hapımı aldım ve ağzıma attım. Suya gerek duymadan yutkundum.
Nefes alış-verişlerim normale döndüğünde yavaşça arkamı döndüm. Gözlerim zeminden yukarı doğru uzandığında bir anda karşımda beliren kişiyle donakaldım. Arkın?
"Senin ne işin var burada?" dedim güçlü bir ses tonu takınmaya çalışarak. Ama ne yazık ki bu pek de mümkün olmuyordu.
"Ne olmuş cihaza?" diye sordum. Bunun üzerine Arkın oturmuş olduğu sandalyeme daha fazla yayıldı.
"Anlaşıldı..." dedi. "Cihazın şarjı bitmiş önemli bir şey yok. Hayır, boşuna gelmiş olmadım Eren. Kavga etmeyi keserseniz benimde cihazım kapanmaz." Arkın mikrofondan konuşurken ben ise öylece olup biteni izliyordum. Ne olduğuna bir türlü anlam veremiyordum. Arkın'da bu halimi fark etmiş olmalıydı ki nihayet konuya açıklık getirmeye karar verdi.
"Cihazının şarjı bitmiş. Sesin bize ulaşmayınca kızlar endişelendi. Şirkete girip bakabilecek tek kişi ben olduğumdan buradayım." Olayları kısaca özet geçtikten sonra ayağa kalktı. Cebinden başka bir kulak cihazı çıkartarak bana uzattı.
"Seninkini bana ver." dedi. Bunun üzerine uzattığı cihazı kulağıma yerleştirdim ve dediği gibi elimdekini ona verdim.
"Deniz! İyi misin!" Bir anda kulağımdan çınlayan sesle yüzümü buruşturdum.
"İyiyim kızlar sakin olun." dedim zoraki.
"Metin denen herif sana bir şey yapmadı değil mi? Doğruyu söyle bak!" Kaşlarımı anlamsızlıkla çattım. Bunun üzerine Arkın tekrar konuya açıklık getirmek için konuştu,
"Sesin, Metin sana iş teklifi yaptıktan sonra kesildi." Anladım anlamında başımı salladım.
"Hayır yapmadı. Sadece tablolar hakkında konuştuk." diye kestirip attım. Onlara tablonun hikayesini anlatıp tüm detaylara inecek halim yoktu.
"Doğruyu söylüyorsun de..."
"Tamam yeter bu kadar." diyerek İdil'in sözünü kesti Arkın. "Asıl meselemize odaklanalım." Ardından tekrardan sandalyeme oturdu. Rahatça yayılarak yüzünü cama çevirdi. Bunun üzerine ben de masanın önündeki sandalyeye oturdum. Sonrasında Arkın'ın ağzından çıkacak o sözcükleri beklemeye başladım lakin konuşmaya bir türlü girmiyordu. Bir şeyler düşünüyor olmalıydı. Aklına yatmayan bir şey... Metin mi? Veya Yalçın'a yaptığım çıkıştan sonra kovulma ihtimalim mi? Belki de sadece saçmalıyordum. Belki de sadece sessizliği kimin böleceğine dair bir yarışa girmişti içinde. Arkın'dı bu. Ne düşündüğünü asla kestiremezdiniz. Asla yapmaz dediğiniz şeyleri bir bakmışsınız çoktan yapıvermiş. Bu nedenle onu anlamak oldukça zordu. Hatta imkansızdı.