Bölüm 10

5 1 0
                                    

Arkın odadan çıktıktan sonra bir süre öylece anlattıklarını düşündüm. Ama düşünmekten kafayı yiyeceğimi anladığımda ayağa kalktım ve ben de odadan çıktım.

Tam herkesin olduğu salona doğru ilerliyordum ki mutfakta Çınar'ı görmem ile duraksadım. Ona vurmuştum. Ne olursa olsun yapmamam gerekiyordu. Mahcup bir ifadeyle yanına yaklaştım.

"Çınar." diye seslendim. Bunun üzerine Çınar bana döndü.

"Özür dilerim. Sana vurmam gerekirdi ama bir an kendimi tutamadım. Gerçekten ne desen haklı..."

"Özürünüz çoktan kabul edildi hanımefendi." Şaşkınlıkla suratına baktım. Bu kadar çabuk affetmesini beklemiyordum.

"O kadar abartılacak bir şey yok." dedi şaşkınlığımı açıklığa kavuşturmak istercesine. "Bir anlık gelen sinirden seni suçlayamam. Takma kafana." Gülümseyerek başımı salladım.

"Anlayışın için sağ ol." dedim ve peşinden mutfaktan çıktım. Salona doğru ilerlediğimde, herkesin o büyük masada toplanmış olduğunu fark ettim. Kızlar bir tarafta erkekler bir tarafta mühim bir konu üzerinde tartışıyorlardı. Sanki ortak bir karara varmaya çalışıyor gibiydiler.

"Ne yani, adamı saatlerce orada mı tutacağız?"

"Başka bir seçeneğimiz var mı Nisa?"

"Bu saçmalık Güney! Hiçbir yetki olmadan onu tutamayız! Adam çıktıktan sonra emniyete gitse bizi anında tutuklarlar!"

"Söyler misin, ne zamandan beri yasalara göre hareket ediyoruz?"

"Güvenliğimiz tehdit altında olmadığından beri Çınar."

"Güvenlik mi? Hangi güvenlikmiş bu? Ortada güvenlik mi var Eda?"

"Neyden bahsetmek istediğini anladın. Başımız bir de polislerle derde girmesin."

"Ha onu saldıktan sonra başımıza üşüşücek olan adamlarla girsin yani İdil?"

"Başka bir yol düşünün o zaman Eren. Onu burada nereye kadar tutabiliriz!"

Oldukça yoğun bir konuydu. Metin'i bırakmak mantıklı bir hareket olmazdı. Bildiği ve bizden sakladığı şeylerin bulunması olasıydı. Ama onu buradada tutamazdık. O tanınan bir insandı. Yokluğu elbette dikkat çekecekti ve aranmaya başlayacaktı. Burada olduğunu öğrendikleri an  başımız derde girecekti. Bunlar bir ihtimaldi tabii ama diyelim ki yokluğu kimsenin dikkatini çekmedi. O halde konuşturana kadar burada kalacak demekti. Bu tür insanları konuşturmakta epey zaman alırdı. İki hafta? On gün? Belki daha çabuk dökülmesi için işkenceyle bir hafta. Ah tabi ya!

Tartışmalarını bölmek istemesem de aklıma gelen fikri onlara sunmak istiyordum. Bu nedenle konuşmalarında yakaladığım bir anlık boşluğu fırsat bilerek söze daldım.

"Belki de bunların hiçbirine gerek yoktur." dedim. Eren'e bağırmak için yükselmiş olan İdil söylediğim şeyle durdu.

"Nasıl yani?" diye sordu anlamaz biçimde.

"Onu ne içeride tutacağız ne de dışarıda. Bağlayacağımız dinleme cihazıyla bizim için çalışacak." Arkın ani bir hareketle masaya vurdu.

"Onu bizim adamımız yapacağız. Dahice!" dedi. Gözündeki iş aşkı tıpkı dediği gibiydi. Duygudan mahrum, işine odaklı...

"Ama görev esnasında o ses cihazını çıkartıp atmayacağı ne malum? Onu yanımızda tutan ne olacak?" dedi Güney. Aslında akıllıca bir soruyordu ama Arkın beğenmemiş olmalıydı ki başını salladı.

"Birincisi; bize kasanın şifresini verirken ki görüntüleri kayıtlarda var. Sadece açık bir şey söylemediği için güvenliklerin üstünde duracağı bir konu değil. Ama eğer biz bu görüntüleri delil olarak gösterirsek," dedi ve parmağını şıklattı. "O zaman Yalçın'ın asıl yüzünü görmüş olur."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 27, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Palyaçonun MakyajıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin