20.Bölüm"Oğuz artık yok"

14 10 3
                                    

"Dön artık"

Bir saat, iki saat ya da üç saat kaç saat öylece arkasından baktığımı hatırlamıyorum Ekinde benimle bekledi kendimi suçladım ve haklıydım benim yüzümden olmuştu en başında kaçmayacaktım hatalardan kaçmanın işe yaramadığını ve kaçarak sonucu daha kötü etikilediğini en acı şekilde öğrenmiş oldum ağlamayı kesmiştim öylece bakıyordum dökülen yapraklara kendimi sonbahardaki bir ağaç gibi hissediyordum bütün yapraklarım dökülmüştü kışım geliyordu, kışın doğa ölürdü kar onun kefeniydi sanırım kefen giyecek tek kişi doğa değildi kış her zaman bana hüzünlü gelmişti ama şimdi gerçekten de hüzünlüydü ikinci kez katil olmuştum öldürmemiştim ama sebep olmuştum omuzum da ki yük kalbimdeki acıyla yaşamayı öğrenmem gerekecekti sanırım. Ekine döndüm kıpkırmızı olmuştu gözleri bu da benim suçumdu yere baktım çok kötü hissediyordum güldü.

"Yapacak bir şey yok eve gidelim." Dedi onunda içinin parçalandığının farkındaydım beli etmek istemiyordu.

"Benim yüzümden oldu." Dedim Ekin sinirle bana yaklaştı çok sinirli gözüküyordu ona baktım bana sarıldı.

"Başkası olsa yapmazdı sen olduğun için yaptı bunu Oğuz." Ona sarıldım bunu biliyordum zaten bunun için üzülüyordum eğer ben ben olmasaydım o şimdi burada olurdu.

"İkinci kez katil oldum." Dedim bende ayrıldı başını olumsuzca salladı bana kızmamasını anlayamıyordum bir türlü abisinin öldürülmesine sebep oldum.

"Hayır olmadın kendine gel." Dedi yutkundum.

"Oğuz artık yok." Dedim başıyla onayladı.

"Olabilir ama onunla doğmadın sadece bir kaç ay geçirdiniz beraber o kadar arkadaşın dimi ?" Dedi kalbim o kadar çok acıyordu ki nefes almıyordum sanki onsuz ben sanki ona kafamı salladım.

"Bilmiyorum." Ekin bana şaşkınlıkla baktım.

"Gerçek Oğuza sen aşık mı oldun ?" Dedi başımı olumsuzca salladım arabaya doğru yürüdüm Ekin arkamdan söylenip durdu ama ben çoktan arabaya binmiştim Ekinde bindi bir kaç dakika öylece arabada durduk ne yapacağımızı bilemiyorduk sanki elimi cebime attım telefonum çıkardım yere bir şey düştü eğilip aldığımda bir kolyeydi Ekine baktım kolyeyi inceledim bir çiçek vardı çiçekleri sevmezdim ben.

"Lavinia çiçeği" Dedi Ekin oda kolyeye bakıyordu. "Ölüm çiçeği" Dedi bunu cebime Oğuz koymuştu bunda emindim ölüm çiçeğini o koymuştu kolyeyi boynuma taktım ona baktım bir daha asla çıkarmayacaktım Oğuz gelene kadar çıkarmayacaktım bu kolye birbirimize bağlayan tek şeydi lavinia çiçeğiydi ölüm çiçeğiydi bizim hikayemizde ölüm vardı her şey ölüme bağlıydı yine gözlerim dolmuştu bunu ne zaman almıştı öleceğini biliyormuyudu ? Bana mı söylemedi ? Ölüme bağlıydık bunu unutmamalıydım kimseye çok bağlanmama gerekirdi sözler vermemeliydim. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım ama yapamıyordum bitmiş gibiydi benim için yaşayacak çok zamanım vardı ama burada bitmiş gibiydi bende bitmiştim.

7 ay sonra

Zaman geçmek bilmeyen bir şeydi bekleyenler için belemek daha kötüydü aradan tam 7 ay geçmişti sonbahara bitmişti kış geçmişti yaza gelmişti doğa bile ölüp dirilmişti ama benim içimdeki ateş sönmemişti 7 ayda 70 yıl yaşlanmıştım sanki, odamdan gerek duymadıkça çıkmıyordum bazen ataklar geçiriyordum etrafı dağıtıyordum ya da ağlıyordum aklımdan çıkmıyordu o gün hatırladıkça kalbime bir sancı giriyordu hala daha kendime gelmiyordum kolyemle oynamaya başladım hiç çıkarmamıştım elimdeki kitabı sehpaya bıraktım camdan yola baktım ormanın içinde oturmanın en güzel tarafıydı sanırım manzara ama artık pek güzel gelmiyordu bahçeye giren arabayla Ekinin geldiğini anladım daha yakın bir hale gelmiştik annemle konuşmuyordum bile Engin bey bir kaç

katiler ve cesetlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin