Avengers Üssü (Saat 16.45)
"Yarın ilk görevime çıkacağım. Ama kaç gün sürer bilmiyorum."
Clint karşısındaki holograma gururlu bir baba olarak dolu gözler ile bakıyordu.
"Buraya bir tane Turşucu Barton fazlaydı şimdi ikincisi çıktı başımıza."
"Bence buraya bir tane Stark da fazla ama sen bilirsin."
"Umarım görevden sağ salim dönersin çünkü dönemezsen çok üzülürüüüüm." yalandan dudağını büzmüştü. Matthew'ın hologramı ise "Orda olsam kafana oku saplardım." der gibi bakıyordu ona.
Çocukla çocuk olmayı seven Stark yine şaşırtmamıştı. Gerçi Matt onun son bıraktığı gibi küçük değidi artık. Yine de birbirlerini çok seviyorlardı. İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş sonuçta, değil mi?
"Seninle gurur duyuyoruz Matt." dedi Steve.
"Evet..." diye devam etti Bruce.
"Ve seni çok özledik." dedi Natasha.
"Ben de sizi çok özledim..." alışılmışın aksine sessiz sessiz oturan Clint'e döndü. "Baba! Gerçekten ağlamayacaksın değil mi?"
"Ben çok duygulandım..." diyerek ağlamaya başlamıştı.
Bu komik olduğunu düşündüğü manzara ile Matthew gülmeye başladı.
"GÜLMESENE GICIK!" diye kızdı Clint oğluna, Natasha ona sarılırken. "Seni doğuracağıma taş doğu- tekniken seni ben doğurmadım ama benim de katkım oldu tabii BEN NE DİYORUM!?"
Matthew gülmeye devam etti. Clint de ona kızmaya devam etti.
"Keşke Margaret'i de görseydim, onunla görüşmeyeli uzun zaman olmuştu."
"Buraya döndüğünde bol bol görüşürsünüz eski günlerdeki gibi."
"Evet... Eski günlerdeki gibi. Ama şimdi gitmeliyim."
El sallayarak herkesle vedalaştıktan sonra hologram yavaşça yok oldu.
Şu an;
Tony gelmeden önce kendisine göre küçük Steve'e göre kocaman olan bir iyilik yapıp oteli satın almıştı böylece kimse neden oraya gittiklerini sorgulamayacaktı.
"Steve! Beklesene!" hangi odada olduklarını öğrenen adam merdivenlerden koşa koşa çıkmıştı.
"Ben demiştim! Gitmesinler demiştim!" koşarken kendine kızıyordu bir yandan. "Burası mı?"
"Evet." ikisini de korkutmamak adına kapıyı kırıp içeri dalma yöntemi yerine yavaşça tıklatmışlardı.
Sesi duyan Margaret yine de korkup ayaklanmış ve geri geri yürüyüp duvara yaslanmıştı. Korkulacak bir şey yoktu ama elinde değildi.
Peter ona sakin olmasını söyledikten sonra ağ atıcılarını hazırlayarak kapıya yaklaştı ki Steve'in sesini duydular. "Çocuklar, biz geldik."
Rahat bir nefes verip kapıyı açtı.
Steve hışımla içeri girip arkasından kapıyı çarptı.
Bu yeşil gözler minik kızı ilk buldukları günden farksızdı... Aynı korku ile bakıyordu. "Margie'm..."
Karşısında Steve ve Tony'i gören kız birden tekrar ağlamaya başlayınca Steve onu yatağa oturtup sarıldı. "Buradayım, geçti."
Kendisini saran kolların sıcaklığı ile kafasını Steve'in göğsüne koydu ve kalp atışlarını dinleyerek rahatlamaya çalıştı Margaret.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spiritual Girl༄
Fanfiction"Tanışmak ister misin? Ben Steve, senin adın ne?" elini uzattı. Minik kız Steve'in uzattığı eli tuttu. "M-margaret." Steve karşısındaki küçük kızın ağzından 70 sene önce veda etmek zorunda kaldığı sevdiği kadının adını duyunca gülümsedi. "Ne güzel...